Wednesday, August 03, 2011
‘’ Gölgelerin kucağında, hayallerin çamura bulandığı
gecede sakinliğe dair hiçbir şeyin kalmayacağı bir geleceğin başlangıcıydı.
Gece en durgun saatlerinde uykuya yatırıyordu bir bedeni, cibinliğin arasından görünen
bir yüz; acının içindeki huzur gibiydi. Kalp atışları rahatlıkla duyulabilen, dokunulmuş
hiçbir bedenin sahip olmadığı bir sıcaklık ve bu tarifsiz sıcaklıkla cezp olan
bir ölü; sessizlikteki odadaydı. Masumiyete sarılmıştı beden ve bir ölünün elinden
kirlenmeye hazırlanıyordu habersizce. Bahar tazeliğindeki bir tenin kokusu
yayılıyordu odada. Capcanlı bir beden, ölünün gri yeşil gözleri karşısında,
hain tutkularla sarmalanmış bir beynin, en derin kuyulara yerleştirilen zamanın
içindeydi, açlığın huzurunda; umarsızca yatıyordu… Yaşamın gizini elinde tutan
ölünün yanında…