Soruyorum..
"Anne ne demektir?" diye soruyorum..
Kimsesizler yurdundaki, benim gibi kimsesiz arkadaşıma..
"Çocuğunu 9 ay karnında taşıyan kadın.."diyor.
Yutkunuyorum, "Neden gider ki o zaman çocuğunu bırakıp?"..
İşte o nokta kördüğüm..
O da bilmiyor benim gibi..
İkimize de sadece yutkunmak düşüyor..
Soruyorum yine, "Sen anneni özledin mi peki?"..
"Bilmem.."diyor."Onu tanımıyorum ki!"
"Onu hiç tanımadım ki!"..
"Ben de.."diyorum sessizce..
"Ben de tanımadım. Ama bana kokusunu bıraksaydı, kendisini özlemezdim.."
Susuyoruz bir müddet..
Boğazımızda, yutkunmamızı zorlaştıran bir düğüm..
Ona bakıyorum, gözlerinden yaşlar süzülüyor..
"Ağlama.." diyorum.
"Bak bana, ben hiç ağlıyor muyum?" diyorum küçük cesaretimle..
Biraz sonra gözlerimden damlalar süzülmeyecekmiş gibi yavaştan..
Hep aynı duyguları paylaşırdık onunla..
Resim yapardık mesela, ikimizde de hep aynı sahne..
Mutlu bir aile tablosu..
Birgün yine resim yapmıştık, hiç unutmam..
Arkadaşımın resmine baktılar önce, yine bir aile resmi..
Ev çizmiş ama pencereleri yok..
İçeride sadece anne ve çocuk görünüyor..
Kapıdaki kilitler dikkat çekiyordu..
Sordular, "Kapıda neden bir sürü kilit var ve kilitler neden dışarıda?"..
"Evet dışarıda.."dedi düşünceli bir şekilde..
"Çünkü çıkmasınlar diye dışarı.."
Biri dışarıdan kilitlemiş onları..
Annesi çocuğuyla tartışsa da, kavga da etseler o kilitler açılmayacakmış meğer..
Pencere de yine çıkamasınlar diye yokmuş evde..
Ne olursa olsun, çocuk annesinin yanında kalacakmış..
Görevli amcaların gözleri dolmuştu..
Kendilerini ağlamamak için zor tutuyorlardı..
Sıra benim resmime gelmişti..
Bir anne ve çocuk geziyorlar parkta..
Çocuk annesinin elini tutmuş..
Diğer elinde de bir yapıştırıcı var..
Sordular yine, "Çocuğun elindeki ne?"..
"Yapıştırıcı.."dedim ve sustum..
"Neden çocukta yapıştırıcı var? Ne yapıştırıyor?" dediler..
"Annesinin tuttuğu eline sürmüş.." dedim.
"Annesi onu bırakıp gitmesin diye.."
"Gidemesin diye.."
Görevli amcalar artık gözyaşlarına hakim olamıyordu..
Biz ise, yine aynı duyguları paylaşmış oluyorduk..