BAYRAM Bayram, gelme çok yakınsan da! Bir sonbaharın koynunda ikamet ettiğini biliyor kuşlar, gelirsen öbek öbek uçacaklar… Bayram, gelme çok yakınsan da! Bu şehir kaldırmıyor bu hengameyi, hayat kavgası unutturuyor insanlara eğlenmeyi… Bayram, gelme çok yakınsan da! Gelmeyecek bir evlat gittiği yerden, yanacak bir annenin yüreği en derinden… Bayram, gelme çok yakınsan da! Bu sabah da insanlar aç kalkacaklar, bir kıtanın yemediği bir parça ekmek başka bir kıtanın boğazına dizilecek… Bayram, gelme çok yakınsan da! Bir yerlerde savaşta ölenlerin cansız bedenleri, bir yerlerde onları unutamayan sevdikleri… Bayram, gelme çok yakınsan da! Uğrama bir ayakkabı bile alamayan insanların muhitlerine, soyunup girme yamalı çocukların umutlu düşlerine… Bayram, gelme çok yakınsan da! Aldanma ışıkları yanan evlerin heybetine, zira her arefe sefalet uğruyor mekanların cümlesine.. Bayram, gelme çok yakınsan da! Koyu yolculukların cam kenarlarından selam verme güruha, sürükleyip götürme kavuşma sevinci yaşayanları hezeyana… Bayram, gelme çok yakınsan da! Soğuk ranzalarda uykusuz, sümüklü çocuklar uyanmak istemeyecekler yarınlara, hepsinin dilinde hep iki sözcük: anne, baba! Bayram, gelme çok yakınsan da! Bilirim; güneş gibi doğmak için çıkacaksın semalara ama barış ve kardeşlik lazım senden önce insanlara… Bayram, gelme çok yakınsan da! Ya da çok yakındaysan gel bi ara, lakin medet umma karanlıklara mahkum edilenlerin sofrasından...

|