KAĞIT
“Burası Nişantaşı mı? Hadi canım
sende.Kuştepe olmasın.Elbette Nişantaşı.Sokağın ışıklarından belli.”
Nişantaşında bir sokağın köşesinde bir büfede oturmuş yemleniyordum.Havanın kararmış soğuk iyice bastırmıştı.Nişantaşı sokaklarında bulunan muhtelif dükkanlar yavaş yavaş
kapılarına kepenk vurarak evlerinin yolunu tutmaktaydılar.Kepenklerin
kapatılmaya başlanması amansız bir yarışın startının verilmesine benzer
durumdu. Çiçek desenli bol şalvarı pembe tülbenti olan kız bir kartal gibi
irkildi.Avını görmüş adeta ona odaklanmıştı.
-abi dur.Alayım ben onu.
-al hadi.
Konfeksiyoncunun atarken hazine bulmuşçasına sevinerek
havada kaptığı karton kutularını arabasına götürüyordu.Bir yandan takım
arkadaşlarına sesleniyordu.
-Aliiiii.Sen karşı tarafa geç.
-Aba kız görmüyor musun,ayakta uyuyorsun,kapacaklar şimdi.Kızzz koş.
-Lan Memet.Kaptırma kutuları o deyyuslara.
Ablasının talimatlarını alan delikanlı nike kırmızı eşofman takımı,lacivert adidas ayakkabılarıyla yarışmaya dahil oluyordu.Sokağın diğer bir tarafında onlarca kadın akbaba edasıyla beklemeliydiler.Her birinin gözleri sokağa bırakılacak kağıtlara odaklanmıştı.Aha!Bir esnaf daha
yüklüce kağıt artıklarını sokağa bırakıyordu.Artık niyetine sokağa bırakılan
kağıtlar,kartonlar etrafında onlarca kadın bir anda üşüştüler.Kapanın elinde
kaldığı andı.Ne olduysa birkaç saniye içinde olmuştu.Deyim yerindeyse kağıt
artıkları lime liğme edilmiş artık niyetine eseme bile bırakılmamıştı.Dikkatimi
çeken bir nokta,Aralarında amansız bir yarış olmasına rağmen kavga ve
gürültünün yaşanmadığı olmuştu.Bu durum nişantanşının kazandırdığı medeni! Bir
davranış olsa gerekti.”Kuştepe de olsa ben sana yapardım yapacağımı.”
Sokakta onlarla birlikte birkaç tane ufak çocukta var.Saçları kirden topak gibi olmuş küçük bir kız çocuğu önümden geçiyor.Sümükleri yediği elmaya bulanmış vaziyette. Elmaya başka bir
tat veriyor olmalı!Küçük kızı görünce düşünceler beliriveriyor.” Şaşıyorum o
çocuklara.Özgür ve korkusuz oluyorlar.Korumasız ve korunmasız.Kimi zaman
ayaklarında ayakkabı kimi zaman üstlerinde kıyafetleri yoktur.Ne hikmetse
hastalıklardan uzak bir hayat sürüyorlar.Belki de onları biz öyle yorumluyoruz.”
Bir kadının sesiyle irkilip kafamda oluşan düşünceler dağılıverdi.Dikkatimi
sesin geldiği yöne çevirirken,Kağıt toplayan annesi onun uzaklaştığını görünce
bağırarak seslendiğini gördüm.
-Kızzzz Cemilee gitme öteye.
Cemilenin umurunda değil.Sokağı kaplayan ışıltılı dünyaya bakıyor,Özellikle vitrinde gördüğü yanıp sönen ışığa.Gözlerim kağıt toplayıcılardan kayarak küçük Cemileye yönelmiş durumda.O
an Onu anlamaya,onun dünyasına girmeye çalışıyorum.Ama nafile.İçimdeki çocuk
ölmüş,bir belirtisi yok.Onu kendisiyle bırak diyorum.Zaten annesinin uzun
seslenmelerine uymak zorunda kalarak paytak adımlarla annesine doğru yöneldi.Gözlerim
hala onu takip etmekte.Annesi uzaklaştığı için kızmış olacak saçından çekip bir
sille de kafasına vurdu.Cemile tınlamadı bile.Anladım o vakit onu.Yüzündeki
metanetli ifade bir şeyleri anlatıyordu.”Bu ne ki sinek ısırığı.Ben nicesini gördüm.”
Dükkanlar bir bir kapanmıştı. Ortalıkta ne var ne yoksa silip süpürülmüş vaziyetteydi.Belediye temizlik görevlilerine bir iş kalmamıştı.İşe yaramayan çer çöp dışında sokak gönüllü temizlikçiler
tarafından temizlenmişti.Diğer kadınlar el arabalarına yüklenmiş
gidiyorlardı.Bir kadında tıka basa kağıtla doldurulmuş büyük çuvalları Dodge kamyonete
yüklemekte meşguldü.Direksiyondaki ağzında sigara olan kirli sakallı adam hızlı
davranması için kadını kalaylıyordu.
-Çabuk ol be kadın.