Unutulmazlığın alnında bir gölge,
Gölgede beliren gücü tükenmiş yaralı bir aşk,
Ve yüreğindeki aşkla gözlerimin menziline değen bir aşık,
Çürümeye yüz tutmuş umutların peşinde bir çare,
Çareleri ağlatan çırıl çıplak hayaller,
Ve çerçeveden görünen yamalı sevgiler,
Şimdi tarifini yapabilir misin bu çıkmaz sokağın,
Güne güneşle selvi gibi dim dik,
Gül gibi masum kırılgan ve de nazik,
Çınar gibi heybetli, kendinden emin ve korkusuz,
Kelebek tadında yaşam ve ölüm arasında bir gün,
Ve o güne yıkılabilsen pişman olmadan hayat sokağında,
Ama senin sokağın başka,
Sen yürek taşıyansın,
Dim dik durmaya gücün yetmez her zaman,
Diz çökmeyi bilirsin düştüğünde,
Gül kadar masum olamazsın,
Kırıp, koparırlar ele değdiğinde,
Çınar gibi yalnız ve korkusuz olmak neyine,
Korkarsın yar dediğin yalnızlığa terk edince,
Ve çıkmaz sokağın tarifi olmaz hiçbir zaman,
Sadece çabası vardır,
Son nefese dayanıp, yığılıp kalmadan,
Ve bir günün olamaz senin pişmanlığa sarılmadan,
Sen yürek taşıyansın,
Çıkmaz sokağın tarifi olmadan zamana akarsın,
Hüzünlere karışır,
Göz yaşlarına alışır,
Sevgiyle tanışıp, yalnızlıkla kaynaşırsın,
Ve sahte gülüşlerle hüzünleri yıkarken,
İçine akan yaşlarla geçmişini,
Geleceğini ve dirhem dirhem azalan yarınını ıslatırsın,
Her an güçlü olmaya gücün yetmez,
Yaralanır, kırılır, yıkılır ya da kazanırsın,
Çünkü; sen,
Sen yürek taşıyansın…