Yıllar önce küçük bir kasabada dünyaya gelen şirin mi şirin bir kız varmış. Bu sevimli kıza annesi Pina adını vermiş. Pina, sahile çok yakın olan evlerinde her gün martı sesleriyle uyanırmış. Martıların çığlıklarını duyduğunda her sabah pencereden gökyüzüne bakarak onları izler, her birine tek tek el sallarmış. Bazen de onları taklit eder, kollarını çırparak odadan odaya koşarmış.
Pina’nın en sevdiği şeylerden biri sahilde uzun yürüyüşler yaptıktan sonra bir kayanın üzerine oturup denizle konuşmakmış. Ondan başka kimse denizin sesini duyamıyor, güzel yüzünü, masmavi saçlarını göremiyormuş. Bu güzelliği izlemeye doyamazmış minik kız. Bazen denizin maviliğinde yavaş yavaş süzülen balıkları görür, onlara da seslenirmiş. Pina’nın sahile geldiğini gören balıklar çok mutlu olur, onun için dans ederlermiş.
Deniz bazen çok sakin olurmuş, beraber saatlerce sohbet ederlermiş. Fakat kızgın olduğu zamanlar dalgalarını kayalara çarptırarak Pina’nın üzerine su fışkırtırmış. Bu durum küçük kızı kızdırmak yerine daha da keyiflendirir, kıyafetleri ve saçları ıslanınca kahkahalarla gülermiş.
Yine bir sabah sahile inmiş Pina. Bir kayanın üzerine oturmuş denizle sohbet etmek üzere. Fakat deniz o gün çok keyifsiz görünüyormuş. Ne sakinmiş, ne de öfkeli. Derin bir hüzün içinde dalgalarını bir oraya bir buraya fırlatıyormuş. Renginin tüm berraklığı gitmiş. Pina, suda yüzen balıkları görmeye çalışmış fakat görememiş. Denizin durumundan endişelenmeye başlamış. Saçlarını okşar gibi suda ellerini gezdirmiş. “Neyin var senin?” diye sormuş. Deniz cevap vermemiş. Ne yüzünü ne de saçlarını gösteriyormuş Pina’ya. Küçük kız denizin dalgalarında ıslanmak için onu kızdırmaya çalışmış fakat hiç cevap alamamış. Bunun ne demek olduğunu hatırlamış Pina. Bir keresinde deniz, ona şöyle demiş “Ben hasta olduğum zaman mikroplar tüm vücudumu sarıyor. Ve kendimi çok kötü hissediyorum. Dalgalarımı yönetecek kadar bile gücüm kalmıyor.” “Aman Allah’ım benim arkadaşım hasta olmuş.” diye çığlık atmış Pina ve eve doğru koşmaya başlamış.
Denizin hasta olduğunu ve artık onunla konuşmadığını babasına anlatan Pina gözyaşlarına hakim olamıyormuş. Babası, kızının çok üzüldüğünü görünce dayanamamış ve hemen sahile inip denize ne olduğunu öğrenmek istemiş. Artık hava kararmış olsa da bu, adamı durduramamış. Kandili aldığı gibi sahile inmiş. Bir sandala binip denize açılmaya başlamış. Ve açıldıkça gördüğü korkunç manzara karşısında şaşırıp kalmış. Denizin üzerinde çöpler yüzüyormuş ; şişeler, kırık oyuncaklar, patlak toplar… Hepsi denizi öyle kirletmiş ki neredeyse yüzeyi görünmüyormuş. Adam oradaki balıkçılardan da yardım isteyerek denizin üzerindeki bütün çöpleri toplamış. Bu işi tamamlaması saatler sürmüş. Tam eve dönmek için karaya doğru giderken birden karşısında güzel yüzlü, mavi saçlı denizi görmüş. Adam o kadar şaşırmış ki ne yapacağını bilememiş. Demek Pina’nın anlattıkları doğruymuş. Denizin gülen yüzüne şu sözler eşlik etmiş ;
“Bana yardım ettiğiniz için size çok teşekkür ederim. Sularımın maviliğini ve içimde barınan canlıları korumamda hepinizin yardımına ihtiyacım var. Ben tüm canlılar için çok önemliyim. Lütfen bana ve sularımda yüzen arkadaşlarıma zarar vermeyin.”
Ertesi gün Pina, babasıyla birlikte sahile döndüğünde karşısında arkadaşı denizin eski güzel, berrak halini görmüş ve çok sevinmiş. Birlikte gülerek, oynayarak konuşmaya devam etmişler. O gün, eğer denizi kirletirsek onun da insanlar gibi hastalanabileceğini öğrenmiş Pina. Ve arkadaşının bir daha hasta olmaması için bu olayı herkese anlatmaya karar vermiş.
“Söz veriyorum sana arkadaşım” demiş “Dünyadaki en güzel mavi, senin olacak.”

http://pnrozr.blogspot.com.tr/
|
|
|

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar
|