Merhaba .. Okuduğunuz hoşunuza gitsin ya da gitmesin Yorum yapmayı unutmayın...
Hayat siz istediğiniz zaman değil, artık vazgeçtiğiniz her şeyin bittiğini kabullenişinizin üzerine istemediğiniz zaman istediğiniz yere götürür sizi ve haydi bakalım der. İnsan ırkı mutluluğu sığınacak bir liman, sıcak bir yuva, bir tas çorba, başarılı kariyer, hastalıksız bir yaşam, parasal açıdan rahat, gönül ferahlığı ya da ağrısız başım olarak görür.Oysaki olaya yönlü olarak bakmamak gerek, ama o zamanın içindeyken yani her şeyin yanlış gittiğini ya da böyle olmamalıydı dediğiniz an bir durup her şeyi her olayı herkesi kapatıp düşünmek lazım kendi yaşadığınızı değil de başka yerlerde başka insanların neler yaşadığını düşünmek gerekli.
Böyle anlattığıma bakmayın bende sizin gibiydim sanki hayat sadece bana al sana demiş gibi. Boşlukta ve geçmişimde yaşadıklarımla bir çare haldeydim.
Yaşamımızın ne kadar olduğuna biz karar veremiyoruz verseydik de zaten doğru kararlar verebileceğimiz şüpheli. Kaderiniz de ne varsa onu yaşıyorsunuz, tabi kader dediğimiz şeyde belirli bir kalıp şekillendirmekte bizlerin kendimize layık gördüğü şekilde. Kimi hayatımıza sokup kimi çıkaracağınıza biz karar veriyoruz sonuçlarına da katlanmaya ya da sonuçlarıyla yaşamaya veya olanların, olmayanların sefalarına cefalarına. Bazı durumlar hariç hiç istemeden en sevdiğinizi ya da sevmediğinizi, yakın bulduğunuz bir arkadaş, aile üyesi, hayvanınız kaybı bizlerin elinde değil, işte bana da bu olmuştu.
Biz aile olarak çok mutluyduk, annemin kadınsal rahatsızlığı nedeniyle uzun uğraşlardan ve tedavilerden sonra bana hamile kalabilmeyi başarmış ama benden başka çocuk doğuramamış. Bana öyle sıkı sarılmışlardı ki onların yokluğu benim cehennem azabı hayatımın başlangıcıydı. Dedim ya hayat istemediğiniz gibi şekillenebilir benimki de böyle başladı. Annemle babam yurtdışı bağlantılı çalışıyorlardı yolculuk gerekliydi yine yaban memleketlere, annem uçmaktan nefret eder uçak yerine kendi arabaları ile giderdi yurtdışına. Bu seyahate annemin isteği doğrultusunda o zamanın son modası arabaları ile (hızlı kız) çıktılar neden bu kadar istemişti ki kader dediğimiz şey galiba rolünü çok güzel oynamış çok büyük bir hayran kitlesi kazanmış ve ebedi alkışı hak etmişti. Yolculuklarına yeni çıktıkları sırada kaza onları yakalamış hayattan benden ayırmıştı dediğim gibi büyük rol kaderindi ve bütün övgüyü o almıştı.
Benim kaderimse onlarsızlıktı artık yaşamla tek başıma kalmıştım. Neden ikinci bir çocuk yapmamışlardı benim için verdikleri çabayı keşke bir daha verselerdi en azından yapayalnız kalmazdım kardeşime sarılırdım. Hayatımın ilk yılları meğerse onlarla son yıllarımmış. Oysa insan böyle başlamamalı hayata. Anne, baba figürünün yanınızda olması lazım en azından kendinizi bulduğunuz zamana kadar. Hep kardeşim olsaydı kız veya erkek fark etmezdi sadece olsaydı ona sarılsaydım bana küçücük yaşlarda yaşatılanları onunla avutsaydım sarılsaydık birbirimize. Ama yoktu yalnızdım ve yaşayacaklarıma hazırlıklı değildim. Annemle babam hayattayken Meryem Teyzem ve Tahsin Eniştem çok cana yakınlardı bilemezdim ki böyle çıkacaklarını. Annemle babamın vefatından sonra ben onlar için kazanç kapısı olmuş, Tahsin eniştem ve Meryem teyzemin ellerini hareket ettirmeden kazanç kapıları olmuştum.
Yanlış anlaşılmasın beni kazanmaları değil benimle gelen mal varlığının kazancıydı. Yaklaşık 2 yıl süren velayet davasını kazanmış vasim olarak atanmışlardı. Bir şekilde elimde bulunan ve aile yadigârı ne var ne yoksa artık onlarındı. İlk gecemi hiç unutmuyorum ağlıyordum ailemi özlemiş ve küçük bir kız çocuğuydum daha o gece başladı sorunlar.
...Bu hep böyle sulu göz mü olacak Meryem?
...Aman ne bileyim Tahsin.
...Al götür şunu gözümün önünden Meryem benden uzak tut.
...Tamam, kocacım sen merak etme ben onu senden uzak tutmasını bilirim.
...Anne bundan sonra bizimle mi yaşayacak bu sümüklü?
...Ay, evet Orçun bizimle yaşayacak siz onu kafanıza takmayın ben bir yolunu bulurum ayağınıza dolanmaz merak etmeyin.
...Anne benim odama sakın yerleştirme onu.
...Tamam, Aleyna anladım hepinizden uzak tutacağım.
Beni en üst katta bulunan tavan arası odasına yerleştirdi. Odada küçük bir cam vardı bundan sonra ki hayatım bu odadan dışarıya bakıp hayaller kurmaktı. Yer yatağı ve bezden bir dolabı vardı odanın, oysaki benim kendi odam prenses odası gibiydi onları bile getirmediler duyduğuma göre satmışlar ne var ne yoksa onlar için her şey paraydı.
...Yemeğini Gülay Hanım odana getirir odadan dışarı çıkma evin içinde gezinme, okula servis ayarladım onunla birlikte gider gelirsin bir şey olursa da bana Gülay Hanımla ilet kendin gelme ben ara sıra uğrar bakarım sana. Zaten zor kabul ettirdim seni ev halkına beni pişman etme.
...Tamam, teyze.
Artık başlamıştı işte bu evde bu odadaki hayatım. Onların seslerini dinler gülüşmelerine içlenir hep eksiklik hissederdim. Beni yanlarına yaklaştırmaz kızının kıyafetlerini bana giydirir ara sıra aşağılara indiğim de ise bana çok kötü davranırlardı.
Bedenim büyümeye başladığı sıralarda oğlu Orçun bir gece odama geldi bana el sürmeye yeltendi ona öyle hızlı vurdum ki kafasını duvara çarptı ve bayıldı. Olanları öğrenen Meryem Teyzem oğluşuna yakıştıramadı tabi yapılanları beni suçladı benmişim oğluna kuyruksallayan suyum ısınmış benim artık falan. Tabi bir daha gelmeye cesaret etti ama ben artık kapımı kilitleyip arkasına sonradan edindiğim çalışma masasını çekiyordum. Kapıyı açamayınca arkasından sesleniyordu "Aç şu kapıyı Deniz canını yakmadan seveceğim seni" derdi sonunda sinirlenip "Seni lanet olası zilli hem gösteriyor hem de vermiyorsun" der giderdi.
En sonunda reşit olmuş ve artık kendi başımın çaresine bakmam gerektiğine karar vermiş onlara bir mektup bırakarak evden gece yarısı kaçmıştım.
Benim üzerimde emeğiniz var diyemeyeceğim. Varsa da helal etmenizi beklemiyorum zaten. Bana yaşatmış olduğunuz 9 yıllık esarete son veriyorum ve sizlerden ayrılıyorum umarım bir gün bana yaptıklarınızın hesabını benim adıma biri sorar size... Deniz SALT
Onlarla geçirmiş olduğum 9 yılın nasıl geçtiğine girmeyeceğim kısaca zor yıllardı.
Kaçmak bir kocaya değildi benim için özgürlüğü giden bir yoldu ve artık özgürdüm. Özgürdüm ama CEBİMDE Meryem teyzemin yıllar için de bana harçlık olarak ve bayramlarda verdiği paradan başka para yoktu ben okumak istiyordum. Hayatımı kazanmak bundan sonraki yaşantımda mutlu olmak istiyordum.
Nereden veya nasıl başlayacağımı bilmeden otobüs terminalinde oturuyordum. Yanımdan geçen bir gurup gencin konuşmasına kulak misafiri oldum. Biri Bodruma gideceğini ve orada işe gireceğini söylüyordu diğeri ise bende seninle geleyim falan diyordu. Benim de aklımda bir yer olmadığından belki kaderimdir dedim ve bir Bodrum bileti aldım.
Otobüs yolculuğu on iki saat sürdü ve sonunda Bodruma giriş yaptık tepeden inerken tek görebildiğim Mavi deniz yeşil doğa manzarası ve bembeyaz aralarına adeta bilinçli bir şekilde yerleştirilmiş beyaz evlerdi. İşte o an benim yerim burası dedim ve adım atmadan burada yaşamam gerekiyor dedim.
İlk kalacak bir yer bulmalıydım, birkaç otel gezdim ama ücretleri çok pahalıydı benimde cebimde olan az miktar parayla iş bulana kadar idare etmem gerekiyordu. Sonra bir pansiyon buldum, küçük bir odaya fazla olmayan eşyalarımla yerleştim. İş bulmayı sonraya bıraktım yolculuğun yorgunluğunu atmak için banyo yapıp bir şeyler yiyip uyumaya karar verdim.
Yolculuğum gece gerçekleşmiş olmasına rağmen ben heyecandan hiç uyuyamadım. Yorgundum yatağa uzandığımda geleceğe dair planlar yapmaya başlamıştım bile. Yüksek sesli müzik beni uyandırdı, uykumu almıştım zaten yataktan çıktım üzerimi değiştirip Bodrum'u bir de gece görmek istedi.
Daha sonradan öğrendiğime göre Barlar Sokağı adı verilen yerde gezmeye başladım insan trafiği çok fazlaydı bir yanda deniz bir yanda ise barlar vardı görüntü çok güzeldi tam bir tatil cennetiydi burası. Yaşamak için benim için idealdi. Yıllarımı Tavan arasında geçirmiş olmam da etkiliyordu beni. Şimdi geçmişi olduğu yerde bırakıp yeni hayat kurmak istiyordum.
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında salıncakta sallanıyorum. Islanmış sıçandan bir farkım yok, zaten kendimi oldum olası güzel bulmamışımdır. Beni bu halde gören insanların düşüncelerini az çok tahmin edebiliyorum. Etrafımdaki insanlar benim güzel fazla güzel olduğumu söyler, üstüne girdiğim her ortamda ilgiyi kendi üzerime toplarmışım, doğal biriymişim. Güzelliğin göreceli olduğunu düşünürüm ama kendimi dedim ya güzel bulmam.
İş görüşmem tam bir felaketti, ama bu işe yaşamak, Geçinmek, kira ödemek ve yemek için ihtiyacım vardı. Birkaç hafta pansiyonda kaldım ama buranın günlük kirası vardı ev aramaya başlamıştım.
Bodrum merkezde bulunan kiralık evler çok pahalıydı, sonuç olarak burası turizmle ün yapmış dünya çapında tanınan bir ilçeydi. Küçük bir ilçe olmasına rağmen yaz aylarında nüfusu tatilcilerle milyonları buluyordu. Birkaç ev gezmiş ya evi beğenmemiş ya da ev sahiplerini gözüm tutmamıştı artık bu son ev dediğimde ise ev sahibim Neriman teyze ile tanışmıştım. Kendisini ve kızını çok beğenmiştim onlarda beni beğenmişler ki evi kira parasının yarısına kiralamışlardı. Kızı Cemile çok cana yakın biriydi ileride aramızın iyi olacağını içimden hissetmiştim. Zaten elimde olmayan imkanlarla ev kiralamıştım, ama ev boştu içini doldurmam gerekliydi.
Ama eve girdiğimde buranın bana ait olduğunu bir yere aitlik duygusunu ilk kez yaşadığım için bomboş evin salonunun ortasında dizlerimi kendime çekerek ağlamaya başladım. Bu ağlama benim sahip olmadığımı eşyaların yokluğu değildi dediğim gibi aitlik duygusunu ilk kez yaşamış olmamdı. Artık bir evim vardı elimdeki para ile ikinci el eşyalar alabileceğim bir dükkan bulmalı ve eşyalarımı almalıydım soğuk betonda uyuyamazdım.
Bodrum'un çıkışında 2. El eşya satan bir yer buldum şansıma yeni bir evden alınan tam takım istediğimden bile fazla eşyalar ile evime döndüm, bu sözü söylemek çok güzel geliyordu kulağıma evim.
Eşyalar eve çıkarıldıktan sonra yerleştirmek ev boş olduğu için kolay olmuştu. Bu gün yatacağım yatakta çarşaf, yastık veya pike olmayacaktı ama evimde ilk gece uykusuna yatacaktım.
Sabah kahvaltı edecek hiçbir şey yoktu temel ihtiyaçlara yetecek kadar param kalmıştı o da 100 TL idi. Bir an önce iş bulmalı ve hayatımı yoluna koymalıydım.
Gazetede bulduğum bir iş ilanı için görüşmeye gitmiş lakin iş görüşmem bir felaketle sonuçlanmıştı. Adam eleman değil kendine metres arıyordu, görüşmeden çıktıktan sonra kendimi yıpranmış bir kitap sayfası gibi hissettim. Aksilik ya yaz yağmuruna denk gelmiştim. Yağmurda erimek suya karışıp denize dökülmek istedim. Herhalde buydu beni salıncakta sallanmaya iten. Sallandıkça yüzüme çarpan yağmur damlaları ile akıyordum parça parça yere, her damla bir sille gibi geliyordu. Neden insanlar böyleydi ki ya da neden benim karşıma çıkıyorlardı.