Hemen ölmezsin Saati daha gelmedi, bak pili bitmiş Ölmezsin değil mi Saati gelmemiş saatçilerin Duvar saatlerindeki duvar kısmın yıkılmış Kolların kopmuş ama ölmezsin
Hani şu iki tarafında on üç saat olan kısa güz Yağmur doğuşunu izleseydik senle, akşam olurdu ölürdün Yağmur batışı olurdun Yine ölürdün Ama yağmur yağmıyor
Ölmezsin korkma, güneşe bak Güz güneşi gibi sarımtırak Köylülerin biçtiği ot Ve baksana inekler ne kadar cambaz Eşeklerin gözü ışıldadı. Traktörüm olsaydı, biçer toplardım seni süt olurdun Ama ölürdün Saatin olsaydı yine ölürdün Sen deprem misin ki duvarlar yıkıldı Altında kaldı şehir Hem saat daha, bilmem nedir
Saatim olsaydı keşke ilk ben ölürdüm Alır koluna takardın sen de ölürdün Kirpiler basardı dünyayı Karnı yumuşak kirpiler Sahi, senin kirpiklerin vardı uzun kısa, plastik Eritseydin kirpiklerini Belki bir kaç saatimiz daha olurdu Sen akşam dördü takardın koluna Yağmur batardı Keşke eritseydin
Tren düdüğü duymuş muydun hiç Derler ki, kısa yaşayanlar trene binemezmiş Hele ölü olanlar kabul bile edilmezmiş kompartımana Ama senin saatin yok ki Bilsem sabah ilk saatlerin ne zaman, sana çay demlerdim Bilsem öğle vaktini seni öperdim Saatin olsa gece de olurdu elbette Seni geçerdim belki beş belki on Belki çeyrek Tek bildiğim saatin yok Bende tüm saatlerle kavgalıyım
Hemen ölmezsin Ölemezsin! Annem öyle demişti çünkü Ölüm saatini yazarlarmış, ölseydin Saatin yoktu ölmemişsin. İyi ki de yok saatin Hani olsaydı doğum gününü bilip Sana hediye alırdım, ağaçlı göklü haritalı bir saat Aman, ya alsaydım seni ben öldürürdüm Sen ölünce de kimse bana saat almazdı
Bir saatim kaldı Kardeşim bileğini ısırdı Bak dedi, saatime Saat yapmayı öğrendim ve karar verdim Hemen öleceğime. Ama sen ölmezsin Hiç korkma Sana öğretmedim saat yapmayı.

|