Yüzyıllık uykusundan uyandıran gürültülü, bir kapı sesiydi.Bu ses gözkapaklarının kepengini yavaş yavaş kaldırmaya başladı.Gördüğü her şey meğerse bir rüyaymış.Bedenini yataktan kaldırmak için bir vince ihtiyaç vardı.Zorda olsa kalkmaya çalıştı.Kapıya doğru uyuşuk adımlarla ilerledi.Kapıyı açtığında can dostu olan Enes'i gördü.Bir hışımla iceriye girdi.Ortalığın darmadağınık olması candostunun gözünden kaçmadı.
"Nerdesin kardeş sen?Ne zamandır arıyorum arıyorum açmıyon telefonu.En sonunda binlerce kilometre yol yaptım ve yanına geldim."
"Uyuyordum." dedi sakince.
"Ne uyuması, Ne uykusu bu, günlerce mi uyur insan?"
Aslında bu yüzyıllık uykuydu.Nasıl izah edebilirdi ki?Anlar mıydı bu sefer?
Yürürken dizi sehpanın üstündeki kitaba çarptı ve kitap yere düştü.İçinden bir resim göz kırptı ve aklının dağınık odalarının bütün pencereleri birden açıldı.Baldan daha tatlı, güneşten daha sıcak bir tebessüm, ok gibi kalbine saplandı.Gözü doldu, ağlamak istedi ama gözünün musluklarını sımsıkı tutmaya çalıştı.Durumu dedektif gibi iz süren Enes:
"Ah be kardeşim hala mı ondasın?Yıllar geçti üzerinden artık.Unutmaya çalış, hem zaman herşeyin ilacıdır derler.Sen hep yaralısın.Şu ilacı bi kullan artık."
Bütün klasik tavsiyeler gelmeye başlamıştı.Sadece anlaşılmak istiyordu.
"Bak hayat hâlâ devam ediyor.Gönlüne dokunan biri elbet çıkacak.Sende benim gibi mutlu olacaksın, inanıyorum.Bunu en çok sen hak ediyorsun ve sadıksın kavline.Ama hâlâ geçmişe demir atmış bir gemi gibisin.Yelkenleri kaldırıp, okyanuslara açılma vakti geldi.Bir silkelen artık, ayağa kalk."
Bir kulaktan girip öbüründen çıkıyordu bu klasik tavsiyeler.Gözleri hatıra denizine dalmıştı.Boş boş önüne bakıyordu.Sessizlik kalbini ağzının içinde çiğniyordu.İçindekilerini haykırmak istiyor ama yapamıyordu.
"Ben kime diyorum.Heyy sesim geliyor mu?Orda kimse var mı?" diye nara attı Enes.
Gözlerindeki musluklar patlamıştı artık.Zor tutuyordu gözyaşlarını.Kendisine zor hakim olan bir ses tonuyla:
"Sen radyoyu kapattın diye şarkılar devam etmiyor mu zannediyon.Ne zannediyon ha onu söyle."
Sustu candostu, gıkı bile çıkmıyordu.Gözyaşı hakimiyet barajını yerle bir etmişti.Haykıra haykıra ve aglayarak:
"Bir insanın gözkapaklarından öpmek ne demek ya?!! Onu söyle bana Enes! Hadi yanaktan öpersin elinden, alnından öpersin de bir insanın gözkapaklarından öpmek nedir?!"
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bir deli edasıyla boşluğa gözünü dikerek:
"Nasıl? Nasıl olur bu? Anlayamazsın beni."dedi ve kalbi, aklı, bedeni bu tramvaya dayanamadı ve olduğu yere yığıldı...

|