Gitsem ulaşılmaz bir kentin çatı katına
Otursam ayaklarımı boşluğa uzatsam
Güneşi de üstüme salsam
kafamın içindekiler kendini unutur muydu ?
Burası çok yüksek
Aşağıdakiler ise olabildiğince alçak
Atlasam sadece ölür müydüm
Yoksa parçalanır mıydım
Aslında her ikisi de bir kurtuluş değildi
Çünkü ben çoktan düşüncelerimin uçurumunda
hem ölmüş hem de parçalanmıştım
Hissetmiyordum artık ne güneşin dokunuşunu
Ne kafamın içindeki bağırışları
Ne de ayaklarımı savurduğum boşluğu
Hissizliğin kanları akıp duruyordu bedenimden
Durmadan...
Siz buna intihar deseniz de
Ben sevgisizliğin son kıyısı derim
O ki çok acımasız korkusuz
dünyayı avucuna alırcasına cesur
Aslında bilmiyor ki en cesur olan sadece
Bir kentin çatı katı.