Bir adam var, ıssız bir adada kalan. Adasında mesken tutmuş, sonsuz yalnızlık. Güneş tenini yakmış, cildi kıpkırmızı. Denizler nazlı, son umudu sandalı
Adam bilmiyor? Maksadı kaçmak mı, ulaşmak mı? Bu hikâye arınmakla mı, son bulacak? Yoksa bir dalga mı, sandalını kıracak?
Bir de adada, adamın gördüğü sanrısı var. Her gece denizlerden gelip, denizlere döner. Onu adaya atan kızın suretiyle. Ona geceleri, güzel şarkılar fısıldar.
Adam göze alır bunları, denize doğru çıkar yola. Yolda çıkar karşısına, denizlerde yüzen dizeler. İlerledikçe deniz pislenir, bir yüz görünür karşıdan. Bir kızın sureti görünür, adamın rüyalarındaki o sanrısı.
Adam bakar denizin altına, batmış bir gemi yatar, derinlerde. Adamın göğsü kanar, yarası yırtılır, idrak eder kalbindeki kurşun yarasını. Adam birden gözünü kapatır, karşısında uyuyan biri, eli yanmış. Masaya bir astronot not bırakmış. Adam alır notu, atar cebine.
Gözünü açar adam. Bir çiy tanesi damlar yüzüne, uyandırır onu. Cebinde belirir, bir notun ağırlığı. Yazar bir kızın adı, bu astronotun notu. ‘Esra: bu bir serap’ yazar notta.
İzah eder bu gerçeğini adamın, hikayesinin bir çeşit özeti. Koyar o notta bu şiirin adını, gizlemeye gerek yok adını.

Hayalet Olana Dek
|
|
|

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar
|