Korku neydi?
Korkumuzun sebebini bilmemize rağmen neden geçmez?
Neden bilinmezleştiriyoruz ki?
Yakın olduğumuz korkumuzu neden kendimize yabancılaştırıyoruz?
Ürkekliğin boyunduruluğunda yaşamda hangi sevincin huzurunu yaşayabiliriz?
Herkesin korkuları, herkesin kör noktaları, içimizde beslediğimiz, kendimizden öteye gidemediğimiz yaşanmışlıklarımız vardır.
Geçmişin izleri geleceğin gizleri arasında eriyip gidiyoruz.
Ayrıca korku çok güçlü bir histir.
Beraberinde çoğu duyguyu bastırır.
Korku bir tür, insanın kendine acil durum bilgisini vermesi, bu esnada vücudun çeşitli reaksiyonları vardır.
Yüzleşmesi, iyileştirilmesi zor bir tepkidir.
Korkak diye etiketlediğimiz, bundan mı korktun diye dalga konusu yaptığımız insanların zihin dünyasını ele geçirmiş bedensel olarak tepkilere sebep olan bu denli işgalci bir hissin derdi neydi ki?
Onu kendimize düşman görmemiz, oturup yüzleşmemek daha da bizi yönlendirmesine izin vermememize sebep değil mi?
Küçük korkuların, temelinde gözlerimizin gördüğü kulağımızın işittiği dehşetin artık bütün düşüncelerimize zuhur etmesiydi.
O çok sinsi, nerde ne zaman ne şekil geleceği belli değildi.
Kendimizi sürekli korkuyla baskılamak, aslında kötü diye nitelendirdiğimiz davranışları yapmamıza engel olacağını düşünürüz, ama korku anında insan her şeyi yapabilirdi.
Korkularımızla mücadelemiz bitmiyor, ne o bizi anlıyor ne biz onu anlamaya çalışıyoruz, amansızca kaçıyoruz o kovalıyor.
Belki de ona bu denli bizi zayıf bırakmasına o gücü ona ellerimizle veriyoruzdur.
Belki de biz çok daha fazla güçlüyüz.
Bir zamanlar yaşananlarda filizlenen korkularımızı yıllarca besledik, içimizden dışımıza ulaştı, çok rahatsızız ondan ama içimizden atıp sökecek cesaretimiz de yok, nereye kadar kaçabilirdik? O içimizdeyken, bir yerde bekliyorken ortaya çıkmak için.
Bu sadece kendimizi kandırmak olmaz mı?
Korku bazen de hiç yaşamak istemediğimiz şeylerdir.
Mesela bağımlı olduğun bir maddeden kurtulmayı hep isteyip ama ısrarla kullanmaya devam etmek, onu ilk bırakma eyleminde zihinsel bedensel rahatsız edici, eksikliğinin huzursuzluğundan korkmak, o durumla yüzleşememektir belkide.
Bir yerde yaşanmışların, bir yerde hiç yaşanmamışların ürkekliği.
Aşamadığımız büyük korkular, zamanla bir ayak sesinden, kapı çarpmasından, bir seslenişten, bir görüntüden irkilir hale getirir.
Bizi o korkutulmuş anımıza götürür, daha da büyür içimizde, korkumuzun kaynağı korkmaktı, daha da korkmak, hep korkmak.
Ve geçmişimizi şuanımız da yaşatır dururuz.

|