Bu öyle bir ayrılık ki, sanki kemiği etine batıyor her an.
Gülüşleri, çarptığı her göze hançerleniyor.
Acısı yüzünde bıraktığı ifadeyle ete kemiğe bürünüyor.
Sesinde, bilinmeyen diyarların uzaklığı esiyor.
Kaçtığı ne varsa ona doğru koşuyor.
Ruhundaki bu derin kesikle kırgınlığını kanatıyor.
Oysa bu seçilmiş suskunluktan önce her gülüşünde bir kuş konardı ağzının kenarına.
Her seslenişi huzurun ezgisiydi.
Umuttu gözlerindeki yansıma.
Binbir çiçek açtırırdı göğsünden ayak bastığı toprağa.
Sevinç dağıtırdı dillerinden kırgınlık akan yüzlere.
Ey bir yalnızın sessizliğindeki hıncı duyamayanlar
Nereden bileceksiniz bir gülüşün kaç ayrılığa bedel olduğunu.

|