Bir savașım var. Gerçi çok savașım var meydanda. Ama savașım gizli. Kalbimin en derinliklerinde en kalın duvarlarım arasında saklanan bir kavga bu. Kendim dahil herkese bitti dediğim fakat içerde hala yaramaz çocuklar gibi birbirlerinin saçlarını çekiștirmeden duramayan iki kiși var. Biri eski ben diğeri kabullenmeyișim. 22 mart 2019 yılında bașlamıștı bu savaș. Herkezden gizli tenhalarda ben'in kabullenișe karșı çektiği kılıçtı. İstemiyorum lafıyla bașlamıștı ilk düșüșüm. Sevmiyor zorla sevdirtemezsinki diyordu kabullenișim. Bana gel diyordu. Ki gittiğimi sandı herkes. Karșı tarafı anlayıșla karșılayıp bu durumu kabullendiğim sandılar. Daha fazla ucuzlaștırmamam gerekiyordu benliğimi. Herkese olabilir, sevmemiștir dedim. Dilimden çıkan bu kelimelere inandırmalıydım kendimi. Derken zaman geçti. Sevgim bitti, mutsuzluğum daha doğrusu ondan kaynaklanan mutsuzluğum sona erdi. Aylar geçti bașka gözler tanıdım. Bașka kalpler sevdim. Așağıdaki sesler kesildi sandım. Kesilmemiști. Ama sorun neydi. Benim derdim neydi bilmiyordum. Bugün dank etti kafama. Tahir ve Zühre șiirinde defalarca dinledim. Onca zamanlık kavgamın sulhu tek bir șiirde saklıymıș.
"Sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda değil ki" Bu cümle içimi o kadar rahatlatmıștı ki. Aslında daha öncede kullandığım cümlelerle benzerdi. Ama savașımı bitiren cümle bu değildi. "Tahir Zühreyi sevmeseydi eğer, ya da zühre sevmeseydi Tarihi. Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden. İște bu cümleydi. Ben hep beni sevmediği için kendime dair bir șeyler kaybettiğimi sandım. Bir șeyler eksiluyor benden zannettim. Halbuki önceden de vardım sonrasında da. Onu sevmeseydim de ben bendim aynı șekilde sevilmeseydim de. Yıldız yıldızlığından bir șey kaybetmediki.. Kabullenirsem azalırım sandım.

|