Hemen önünde ki yoğum bakım ünitesinin camına yasladı başını. Hala, içeride kablolara bağlı bir şekilde yatan kişinin annesi olduğuna inanamıyordu...
"Şimdi zamanı değil." Diye fısıldadı. Gitmek için çok erkendi...
İçeriye girmek annesini o yataktan kaldırıp eve götürmek istiyordu. Yaşlı polis memuru kararsızca kıza bakıyordu. Genç kız kendini perişan etmesine rağmen çok güzeldi. Mavi gözleri, denizi andıran dalgalı saçlarıyla burada ki herkesten daha güzeldi. Yaşlı polis memuru bunları düşünürken genç kız polis memuruna döndü.
"Yol boyunca sadece annemin ağır yaralı olduğunu söyleyip durdunuz. Ne olduğunu bilmek istiyorum. Dedi.
Kızın çakmak çakmak gözleri fazlasıyla kararlıydı. Daha lafını yeni bitirmişti ki koridor kapısı açıldı. Kırklarında gibi duran önlüklü biri göründü. Genç kızın içi endişe doluydu.
"Gökçe Hanım?" diyerek ona yöneldi adam.
"Evet benim." Dedi genç kız.
" Ben annenizin doktoruyum Gökçe Hanım. Anneniz dört gün önce hastahaneye getirildi ve getirildiğinde bilinci kapalıydı. Vücudunun birkaç yerinde derin yaralar mevcuttu hemen ameliyata almak zorunda kaldık." Dedi.
Genç kız endişeli gözlerini doktorun yüzünden bir dakika bile ayırmadan
"Peki şimdi ne olacak?" diye sordu.
"Şu an için hiçbir şey söylemem mümkün değil Gökçe Hanım. Annenizin hayati belirtileri çok zayıf elimizden gelen tek şey uyanmasını beklemek." Dedi.
Gökçe üzgündü elinden gelen tek şey doktorunda belirttiği gibi beklemekti..sadece beklemek...
Öğleden sonrasını yaşlı polis memuruna ifade vererek ve hastahane prosedürlerini hallederek geçirdi. Küçüklüğünden beri hastahane kokusu ruh halini daha da kötü olmasını sağlıyordu.
Hava kararmıştı. Biraz olsun hava almaya ihtiyacı vardı. Hastahanenin acil kapısından bahçeye çıktı. Geceyi seviyordu Gökçe. Gecede ona dinginlik veren bir şeyler vardı.
Gecenin dinginliğini bozan ani bir fren sesi oldu.
Gökçe bakışlarını arabadan inen iri yarı adama çevirdi ve adam Gökçe'nin bakışları arasında yere yığıldı.
Gökçe hemen adamın yanına koştu. Omuzundan vurulmuştu adam. Genç adamın yere düşen kafasını nazikçe tutarak dizlerine koydu.
"Yardım edin!" diye bağırıyordu Gökçe.
Bir yandan da adamın zifiri gözlerine sabitledi gözlerini.
Adamın gözlerinde gecenin karanlığını gördü. Bilinci kapanıyordu adamın...
"Yalvarırım bana bak, gözlerime bak. Uyuma!" diye bağırıyordu Gökçe.
Genç adam hafifçe gözlerini araladı. Gözleri kızın mavilikleri ile buluşunca dolgun dudakları ince bir çizgi halini aldı. Gökçe adamın bu hareketine bir anlam veremedi. Ama yine hoşuna gitmişti adamın bu hareketi.
O sırada gelen doktorla bu büyülü an bozulmuştu. Adamın kollarının arasından sedyeye konulmasını izledi Gökçe daha sonra da gecenin karanlığında kayboluşunu...
Beğeni ve yorum yaparsanız sevinirim...