Kara günler kapımdaydı, hemen kovamadım, ben zalimlerden oldum. Ekmeğimi azık yapacaktım, ziyafet sofralarında ben zalimlerden oldum. Hakaret işittim, sus diyemedim, ben zalimlerden oldum. Üste çıktılar ve bizi ele geçirdiler, biz zalimlerden olduk... peki ama alim ne yapıyordu? Bir kere isteseydi olurdu, bin kez istesen de olmaz dediler, ne işe yarıyor? Peki çalışanlar ne yapıyor? Seni burada güzel günler bekliyor dediler, en kötü günümü kendileri yazdı, neresi güzel? Sabredenler ne yapıyor? Sabır güzelliklere kapı açar ve kötülüğü savar ve daha iyidir deniliyor, hiçbir iyi tarafı yok bunun, ne anlama geliyor? Boş vermek neye yarar? İki asır sonraki internet maceramı ikiye bölmüşler, yarısı yalan, yarısı ihanet, neye yarıyor? Bu eziyete dur denilsin, evet. Bir grup genç resim yapıyor.
Kısacası bu bir eziyet ama neden yenik düştüm? Neden inanan ve en güçlü olana inanan biri yenik düşüyor da hiçbir şeye inanmayan biri galip gibi görünüyor? Ne kazanmak istediğine bağlı elbette. Ben iyi insan olmak istedim, ben sakin biri olmak istedim, ben kendi hakkını savunan biri olmak istedim, ben kendi kültür seviyesine yatırım yapan biri olmak istedim, bunlardan bir ders almak istedim ama paylaşmak imkansıza doğru gidiyor. O halde ne paylaştığımızı sanıyorsunuz? Sizinle sonsuza kadar paylaşmayacağım şeyler zaten dizi film olmuştu, oldu da... Sizi asla davet etmeyeceğim kareler yadırganmıştı, yadırgandı da... sizi asla içine katmayacağım bir kavga zihnimde son bulmuştu, buldu da. Bu kadar zaman kaybını kimse hesaba katmıyor. Bir grup genç şarkı söylüyor.
Havanın içine tükürür gibi savuramazsınız düşüncelerinizi... bir ders almaya gelince kimse ders almıyor denilemez, onlar da o rezillikten ders almışlar güya. Peki o dersi ben ne verdim ne de aldım! Olan bize oluyor. Bir de cila çekiyorlar üstüne, benim üstümden geçinenler benden daha uzun yollar almışlar, bir kişinin bile canı yanmıyor, olan bize oluyor. Kışkırtılmaktan ve tüm kışkırtanlardan Allah’a sığınırım. Bu cahil tablonun sonunu nasıl yazdıysa, medeniyetle orada buluşalım... ama dünya takvimleri sayfaları onar onar mı çeviriyor? Haksız yere haksız yerine konmak en büyük zulüm, kelimeler kılıçtan beter, bu önemli düşünceler boşuna mı internette geziyor. Bir grup genç kitap okuyor.
Orada ne oldu biliyor musunuz, hayat durdu! Benim tek bir düşünce üretmediğim konuyu, hayat tecrübesi diye hepimize yutturdu! Bir gün onlar da en kötü günü hariç bir şey göremeyecek. Onu da öyle yutturabilecekler mi? Hayır. Bir grup genç heykel yapıyor.
Mecbur değil insanlar bunları dinlemeye ama sanatları yıkıyor, bu düşünceler ve ses kütleleri yılmak bilmiyor. Diğer yandan herkesin hayrına yaşanan bir hayat değil mi ki tutulan dilek? Buna hayır demeden önce herkesin inançlarıyla yaşadığını unutma. Mecbur değil insanlar inançlarını ipe asmaya.
Bu durumda olsanız siz ne yapardınız? Kim güçlü, kim zayıf, anlayabildiniz mi asla? Hayır, büyük çoğunluk bunu anlayamıyor, bazı insanlar anlamışsa da ben bilmiyorum, bazen de bir fikir birliği oluyor. İnce bir sesle ben: anladım, diyorum, iyilik yap denize at! Bu yığının altından da beni kurtarın o zaman. Bıktım bu sorunlarla önemli bir haltmış gibi yüzleşmekten. Sanatın sesi güçlendirilsin ama nasıl? İyilik yap denize at dediysem, bunun aksini kimse iddia edemesin. Böyle de durup dururken bizi suçlamalarından bıktım zaten. İşleri güçleri suçlamaksa sanat bunun neresinde? Bir grup genç sanat eleştirisi yapıyor.
BEN BİR GRUP GENÇ DEĞİLİM. MARKETTEN SATIN ALAMAYACAĞIN BİR ZİHNİM VAR.

|