Sakınım yaklaşımı 'merkezi bölgesel, il, yerel topluluk' gibi farklı yönetim kademe ya da düzeylerinin, işlevsel niteliklerini, etkileşimlerini göz önüne alır ve risk yönetiminin öncelikli ve ayrıcalıklı bir etkinlik oluşunu teslim eder. Risklerle baş etme uğraşısı ve acil durum etkinlikleri apayrı kavramlar, araçlar, eylem planları ve denetim gerektirir. Bir sakınım kültürü oluşturmak kolay olmayabilir. Afetlerle ilgili olarak risk yönetimi ödevlerinin yönetimlerimiz açısından tanımsız bırakılması, depremler ülkesi Türkiye için kabul edilemez bir durumdur. Yaygın uzmanlık bilgileri finans, işletmecilik, mühendislik. Akılcı sistemin geliştirilmesi lazım. Türkiye Kuzey Anadolu fay hattına yakınlığından ötürü yüksek risk altında bulunmakta ve ticari yoğunluğu ile nüfus artışı nedeniyle de deprem etkilerinin önemli boyutlara ulaşabileceği durumda. Bu depremin şiddeti de, can kaybı olasılığı da zaten yıllar önce öngörülmüştü. Ortaya çıkacak risklerin azaltılmasına ilişkin çalışmalar yapıldı, araştırmalar yürütüldü. Bunları takip ettik... Acil durum hazırlık kapasitesinin arttırılması, acil durum haberleşme sistemlerinin kurulması ve geliştirilmesi, acil durum yöntem bilgi sistemlerinin kurulması, ilk müdahaleci kurum ve kuruluşların acil durum müdahale kapasitelerinin arttırılması, halkın bilinçlendirilmesi, eğitim... bunlar sağlandı. Binaların sağlamlığı tekrar tekrar denetleniyor. Planlama faaliyetlerinin geliştirilmesi demek, kurumsal ve teknik kapasitelerinin ihtiyaçlarının da belirlenmesi demek. Hemen her şey yerel ekonomiye katkı sağlamakta zaten. Bir kentin yaşamında uluslararası alanda ilişkileri ve işbirliği, özellikle kardeş kent ilişkileri yönetim tarafından sağlansa da sivil toplum girişimlerine dayanmakta. Neden? Daha kalıcı bir rol almışlar da ondan, üstlendikleri ilişkiler akla yakın. Özellikle afet yönetiminde uluslararası ilişkilerin önemi büyüktür. Afet sadece ülke sınırlarını tanımaz! Geleneksel diplomasi yoluyla da ele alınamaz. Halk talimatlara uydu, medya yoluyla uyarılar yapıldı, kritik bir sorun yokken belirli bir sorun atlatıldı, bilinçlenme sağlandı. Çevreyi tehdit eden bir afete karşı tedbir gerektiğinde ilk olarak ihtiyaçlar belirlendi. Bu acil durum ihtiyacı evin dışında bir yere çıkmak. Evin ve binanın ihtiyacı ise farklıydı, güçlendirilmeliydi. Bu anlamda stratejik işbirlikleri sağlandı mı? Sağlandığı durumda iki kent arasında da bir işbirliği ortaya konulmakta. O kadar karmaşık değil, öyle değil mi? Çevre fonlarına ortak başvuru, kentlerin güven etkileşiminin güçlendirilmesi! Tek tip enformasyon, haber gereksinimi, günlük saldırılarla medyanın rolü, bir uluslararası sözcüyü gerekli kılıyordu. Bu da bilginin yayılmasını hızlandırdı ve paylaşımı kolaylaştırdı. Bundan bir ders almamız da gerekebilir. Teklif ve yardımların değerlendirilmesi gerekir.

|