Deniz maviliğini gökyüzüne borçluymuş meğer.. Dalgasını rüzgara.. Pırıltısını güneşe boçluymuş.. Coşkusu yalnızlıktan ileri geliyormuş meğer.. Sukutla tazelenirmiş.. Sessizliği dost edinmiş kendine.. Haykırışlarda susar olmuş.. Yalnızlar duyabilirmiş onu sadece.. Çünkü huzurunu herkese hissettirmezmiş.. Belki milyonlarca kişiyi dinlemiş.. Dert ortağı olmuş onlarla.. Onlara güzel bir hediye vermiş, çoğu kişi farkında olmasa da.. Huzuru göndermiş onlara.. Her dalgasından süzülerek gelen, en küçük damlayla taşımış huzuru.. Terkedilmiş çoğu kez.. Ama terk eden o olmamış hiç.. Beklemiş hep, aynı yerde.. Milyonlarca kişiyi.. Yine, her zamanki coşkusuyla beklemiş.. Kumsallarında gezdirmiş, karşılık beklemeksizin.. Herkesi misafir etmiş sahillerine.. Yaşlı-genç, büyük-küçük herkesi.. Gülen-ağlayan, yalnızları oynayan.. Birlikte gezen dostlar mı geçmemiş o kumsallardan?.. Mutlu aileler mi yürümemiş o sahilde?.. Kaleler mi yapılmamış kumlarından?.. Yalnızlar mı dolaşmamış sükûnetle?.. Geceleri durgunlaşırmış dalgaları.. Sessizliği oynarmış, esen rüzgara inat.. Göstermemiş maviliğini gecelerde.. Derinliğini hisseden kurtulamazmış.. Ama hissettirmezmiş çoğu kez.. Dalgalarının gizemi örtermiş karanlığını.. Her ne kadar gökyüzünden uzak gibi görünse de.. Bu iki dostun maviliği, sonsuzları oynarmış…

|