- Nesin sen öyle, kim olduğunu bile bilmeden kendini nasıl anlatabilirsin bana, huzur diyorsun ya, aslında huzur dediğin şey insanın gerçekleridir. Sen ve bir diğer sen, o kadar uzaksınız ki birbirinize, her yaklaşımda bir o kadar daha da geri tepiyor içinde barındırdıkların.
-Hayır, öyle düşünme, bir insan kendini bildiği sürece insan kavramına o kadar yakınlaşır. Sen kendini suçlayacak olursan, diğer insanların da bunu yapmasına göz yummuşsundur. Huzur dediğin şey aslında kor bir ateştir, önce yanacağını bile bile alırsın avuçlarına sonra yana yakıla atarsın ilk geldiği yere. Huzur, insanlığın doğasındadır, gelmişliğidir insanın, her gideceği yerin yansıması kadar uzaktadır aslında.
- Bitmeli bazen, kendinden bir şeyler vermeden, yoksa yanlış mı düşünüyorum?
- Bir insan kendinden bir şeyler katmadan fazlalaştıramaz o çok istediği şeyi. Kendin olmalısın her arzularında, kendin gitmelisin o en uzak dediğin yere, kendin bilmelisin en hakikatli sırrını ve kendin sevmelisin gönül ferman dinlemez olduğunda.
- Yanılıyorum sanırım, ya da yanılıyoruz, ben insanları hep yakınımda istedim, hep benimle olmalarını ama ben istediğim kadar uzaklaştılar benden, her istemem bir adım daha geriye itti onları.
- Hata işte burada, sen istedin diye insanlar seni sevemez, sen sevdirebilirsin kendini. Bir insan içini ne kadar gösterebilirse o kadar kendi olur diğer insanların gözünde ve bir insan kendini bilen bir insana daha da yakınlaşır.
-Neden?
- Başkasının kimliğini taşıdığını gören insan, kendi kimliğini de gizlemez, samimi olur her sözünde, sen kendini gizlediğin sürece, diğer insanları da çözemezsin bu bir zincirleme olaydır, ilk sende başlar.