Kulağımda bir zırlama
Başka da bir ses yok.
Gecenin karanlığı, gecenin sessizliğiyle sevişiyor.
Ayak sesleri geliyor dışarıdan
Kapıya doğru yürüdüğünü anlayabiliyorum, ses giderek yaklaşıyor.
Ayağın sahibi apartmanın giriş kapısının önüne geldiğinde,
Odama biraz olsun ışık giriyor.
Saf bir çocuğun bu kendiliğinden yanan lambaya şaşırdığını hatırlayıp,
Surat ifadesini anımsayarak gülümsüyorum.
Birden otuza kadar sayıyorum,
Işık sönüyor,
Gözlerimi kapatıyorum.
Kulağımda zırlamalar devam ediyor.
Gecenin karanlığı, gecenin sessizliğiyle sevişmeye devam ediyor.
Çifte kumrular,
Birbirlerini çok özlemiş olmalılar.
Görüyorsun gene sana yazıyorum.
Biliyorsun, tabanlarım popoma çarpa çarpa kaçıyorum senden.
Yok!
Kaçamıyorum.
Sen yok desen de ay dolunay işte! [1]
Ben dolunaya hipnotize, kaskatı kesiliveriyorum.
Çivileniyorum,
Belki, yerin dibine.
Bütün dünya uyuyor, bütün insanlar; bitkiler, hayvanlar
Bir tek şu ağustos böceği midir nedir?
Bir tek o gecenin karanlığı gecenin sessizliği ile sevişirken, fon müziği yapıyor onlara.
Bunun haricinde bütün dünya!
İstisnasız hepsi uyuyor!
Demin ki ayakların sahibi bile
Üst katımda tam olarak; tam tepemde horlayarak uyuyor!
Gecenin sessizliğini korkutup kaçırıyor
Ve gecenin karanlığını yapayalnız bırakıyor!
Horultuyla yok oluyor, gözümün önüne binbir uğraşla getirdiğim suratın,
yok oluyor yükselerek!
Bütün dünya uyuyor!
Bir ben, kıvılcım çıkartamıyorum yatağımda dönerek. [2]
( [1] ve [2] numaralı cümleler;
[1] Oğuz Atay - Tutunamayanlar,
[2] Hakan Günday - Kinyas ve Kayra,
Kitaplarından alıntılanmıştır.)