Zaman nedir? Gerçekten var mıdır? Zamanı neye benzetebiliriz? Neden bizim için bu kadar değerli? Zamanın insan üzerindeki yansımaları nelerdir?
Zaman, hareketlerin art arta gelmesiyle oluşmuş bir yanılsamadır, diyebiliriz. İnsanoğlu, tarihin ilk devirlerinden beri çeşitli hareketleri esas alarak zaman algısını yaratmıştır. Gerek güneş ve dünya ilişkisini esas alarak gerek ay ve dünya ilişkisini esas alarak çeşitli zaman algıları yaratılmıştır. Gün, ay, hafta ve yıl; artık modern insanın vazgeçemeyeceği kavramlar haline gelmiştir.
Zaman, gerçekten var mı, sorusuna verecek cevabım tam olmamak ile beraber hayır olacaktır. Çünkü zaman hissedilene göre değişen içinde birbirinden farklı bir çok etkenin bulunduğu bir yanılsama. Bir yıl dediğimiz zaman biriminin bile tam olarak 365 gün 6 saat olduğu belli değil. Kaldı ki bu matematik bir tanımlama ve matematik tamamen soyut bir kavramlar bütünüdür. Benim inancıma göre, zaman aslında yoktur. Arda arda gelen hareketler zincirinin insana hissettirdikleri vardır. Beş dakika kimi zaman bir saat gibi, bir saat kimi zaman beş dakika gibi geçebilir.
Zamanı ve insanları, akvaryumdaki balıklara benzetebiliriz. Günler aylar haftalar hep bir akıntı halinde bizi sürükler ve biz insanlar akvaryumdaki balıklar gibi sürüklenip dururuz. Zaman dışı olmak bizim bütün kederlerimizden kurtulmayı sağlayacaktır. O yüzden Allah'ı düşündüğümde hep zamanın sıfır olduğu bir bilgelik anını düşünürüm. Geçmişin ve geleceğin olmadığı, her anı kapsayan bir zaman dilimi.
Zamanı bir matematiğe indirgeyip onun kalıpları arasına sıkışmak insanı strese sürükleyecektir. 2 dakika 5 dakika 1.30 saat gibi zaman dilimleri hep stres kaynağı olur. Kanımca, insan zamana sığamayan bir varlıktır. Bu nedenle onun aslında var olmayan matematiksel birimlere sıkıştırılması ona ancak acı verir. Bu nedenle zaman aslında tekildir. O da şu andır.
Tekil olan zaman birimi hissiyatı insanı daha çok mutlu eder. 2 dakikalar 5 dakikalar içinde yetiştirilmeye çalışılan işler insanoğluna eziyetten başka bir şey vermeyecektir. Çünkü, insanoğlunun asli görevi geldiği ulvi mekanla bağlantı kurabilmektir. Bu ulvi mekanda da zaman yoktur. Bu nedenle insanoğlunun zamanı tek bir an olarak değerlendirip onu da şu an olarak ele alması ve bu anını da ulvi mekanla bağlantı kurmak dediğim kendini ve Allah'ı tanımakla uğraşması gerekir. Zamanla ilgili dertlerimiz ancak böyle çözülür.