Aslında günlerim güzel geçiyor. Hissetmek istediğim o huzura kavuştuğumu gerçekten düşündüğüm zaman diliminin içindeyim. Diğer bir yandan adeta bir takıntı haline getirdiğim melankolim ve onunla ilişkilendirdiğim şeylerin yakasını bırakmak hala çabalamamı gerektirecek düzeyde sabit. Çabalamak istemiyorum ama sanırım. Fazla önemsediğim şeyler için yaşadığım ikilemde kalma ve kararsızlık halini yaşamaya devam etmiyor değilim. Azalmadığını da hissediyorum. Sorun ne bilmiyorum aslında. Bir sorun var ama ne bilmiyorum. Tekrar özlemini duymak için can attığım kişilere oltamı takıp kendime doğru çekmeye başladım ve bu bırakamadığım illet bir alışkanlık. Sylvia plath okumak beni istemeden de olsa etkiliyor. İntiharına geçerli bir sebep bulmaya çalıştığım ve bulduğumu sandığım anlarda içimin rahatladığını hissediyorum. Bir nedeni olmalı, ya aşk acısı ya kişisel bunalımları ama mutlaka somuta yakın bir sebebi olmalı. Yoksa korkutucu geliyor. Karar verirken kendi isteklerimi herkesin her şeyin üstünde tuttuğumu düşünüyordum ama bazı zamanlar çoğunluğun dediği şeye o kadar takılıyorum ki benliğimden şüphe etmeme yol açıyor. Bu genelde benim için net bir şekilde iyi olmayacağını düşündüğüm ama yapmayı yine de istediğim durumlarda oluyor ve yapmamı meşrulaştırmak için insanlara danışıyorum ve dönütleri, mantığımın sesi oluyor. Bir şeyin netliğine bu kadar çabuk karar vermek de canımı çok sıkıyor. Hayır berfin hayat hep siyah beyaz değil şunu bilinçaltına ne zaman kazıyacaksın artık? Her şeyin evet ya da hayır iyi ya da kötüden ibaret olmadığı çok fazla şey var artık sindir bunu. İliklerine hücrelerine kadar sindir artık ki düşüncelerin sakinleşsin ve daha mutlu ol? Sonunu getiremedim işte cümlenin. Daha mutlu edeceğine inanmıyorum galiba. Etiket koymaktan vazgeçmek istiyorum. İnsanların yargılayacağı düşüncesi tarafından ele geçirilmek, en doğruyu ve en iyiyi yapmaya çalışmayı bırakmak ve bu huylarım yüzünden kendimi toksik bir üstünlük havuzuna atmaktan vazgeçmek istiyorum.
|