"Dünyada herkesten çok kendini sev çünkü dünyada her şey kişisel çıkara dayalıdır."
Kendimden bile zaman zaman şüphe eder oldum. Yapılanların/Sonuçlarının altında hep bir neden olduğuna kendimi inandırdım. Nedenin bir önemi var mıydı? O gün orada tek başıma bırakılmamın...
Nedenini bilsem ne değişecekti? O bunu yaşamış diğeri şunu görmüş... Ne önemi var? Bencil oluşlarının üzerini örtmek için kullandıkları mazeretler değil mi bunlar? Bu şekilde bana acı veriyorlar suçlu olanın ben olduğuna inandırıyorlar çünkü onlara acımamı sağlıyorlar
Onlara acıyarak onların yaptıkları kötü şeyleri görmezden gelmemi sağlıyorlar. Görmezden geldiklerim beni farklı senaryolar yazmaya itiyor. Bugün şöyle dedi ama aslında şunu kastetmiştir demekten bıktım. Bir kere olsun tamamiyle güven duymayı/duyulmayı isterdim sanırım.
"Nefrete sevgiden fazla güvenirim çünkü nefretin sahtesi olmaz!" Sorunun ben olduğuma inandırıldım. Gidip hesap soracak durumda da değildim. Uydurduğum senaryoları oynadım. Hoşuma gitmeyince hiçbir şey söylemeden çekip gittim. Böylece bitmiş oldu. Ne hissedeceğimi bilmiyorum.
"Bu dünyada insan insana ancak kötülük edebiliyor." Zaman aldı, almaya da devam ediyor. Senaryolardan sıkılınca oyuncuları/sahneyi değiştirmem benim en büyük bencilliği yaptığımı gösteriyor. Kendimi sorgulamaya başlamamla beraber benlik tüm okları bana çeviriyor.
Bir kez daha tezatlıkların içerisinde kalıyorum. Dün seni seviyordum ama bugün senden nefret ediyorum diyorum bazıları için. Bazen de "Kimsenin, hiç kimsenin ne yardımına, ne ilgisine ihtiyacım var. Ben... Yapayalnızım" diyorum kendi kendime. Bir döngüdür devam ediyor.
|