İçimde olup biteni o kadar iyi saklamıştım ki buzdağının derinliklerinde kaybolduğuna ve bir daha geri gelmeyeceğine inandırmıştım kendimi. Nasıl oldu da aylar sonra yüzeye çıkmayı başardı ve en ilginci getirdiği onlarca soru işaretiyle benden hesap sormaya kalkışıyor.
Nedenini merak etmiyorum çünkü verilecek hiçbir cevabın beni tatmin etmeyeceğini biliyorum. Neyin değişeceğini, nasıl devam edeceğini sezinlemek çok zor. Kalbim çarmıha gerilmiş, gökyüzüne yükselmiş tekrar yeryüzüne ineceği vakti bekliyor...
Önceden hislerimden bahsettiğimde her şeyden yarım hissettiğimi fakat tamamen huzursuz hissettiğimi söylemiştim. Artık huzursuzluk dışında başka bir duyguyu tamamen hissedebileceğimi düşünüyorum. Yağmur damlaları düşecek bahçelerime ve kurumuş çiçeklerimi yeşertecek...
Abartılmış her şey insanın ruhuna zarar verir. O kadar yükseklerde görürüz ki onları , ulaşmak için hangi yol olursa olsun feda ederiz benliğimizi. Ona ulaştığımızda fark ederiz ki ruhumuz çekip gitmiştir. Ruhsuz bir beden ne işe yarar?
Biraz oradan biraz buradan götürdü bu bilinmezlik. Şimdi sahip olduğuma baktıkça bu yolda verilen tavizlerin kazandığımın yanında hiçbir şey ifade etmediğinin farkına varıyorum. Düşünüyorum, fark ediyorum, şüpheleniyorum, çözümlüyorum, anlatıyorum ve güveniyorum.