Eşim… İçimin nuru, gözbebeğim… Hayatımın tamamı, yaşama sevincim, meleğim…
Seni yeniden bulduğumda, ki hayatımın en karanlık dönemlerinden biriydi o zamanlar, ilkbaharı duydum sesinde… Gülüşün duyduğum en tatlı ses, bakışların hayatımın tek manası oluverdi birden. Artık yalnızlık olmayacak, diyordu bakışların. Artık sen, ben yok; biz varız… Öyle temiz, öyle duruydu ki bu bakışlar, şaştım kaldım. Zira dünyada bu masumiyetin çoktan yok olduğunu sanırdım.
Eşim… Çocukluğumun kızıl rüyası…
Seni ilk gördüğüm günden bu yana 12 yıl 8 ay geçmiş… Bunca yıl boyunca insan aynı masum tebessümü nasıl taşıyabilir? Sen nasıl güzel bir varlıksın ki böylesi bir masumiyet sana bahşedilmiş. İçinin güzelliği içimi yeşertti, temizledi geçmişten kalan kirlerimi… Birlikteliğimizin başladığı günden beri daha temiz hissettim kendimi. Daha mutlu, daha umutlu, daha zeki, daha adam gibi…
Eşim… Ruhumun diğer yarısı…
Senden önce ölüydüm. Seninle başladı hayat. Geçmişimin derin yaralarını iyileştirdin, bana yeni bir hayat verdin… Olduğum gibi kabullendin beni, olduğum gibi sevdin ve çok sevdin. Seninle tekrar “ben” oldum ben. O masum güzelliğin ruhuma işledi. Sensiz geçen günler geçmez oldu…
Yakında hiç ayrılmamak üzere birleşeceğiz birtanem… Ellerini tutup hiç bırakmamak adına herşeyden vazgeçebilirim. “Seni seviyorum” sözü hiç bu kadar içten dökülmemişti dudaklarımdan. Kimsenin benliği böylesine benliğime işlememişti şimdiye kadar. Kimseyi bana bu kadar ait hissetmemiştim ve kendimi kimseye bu kadar ait… İnanarak söylüyorum meleğim, ben senin için varım ve sen de benim için.
Birbirimizin olduğumuz için hergün şükrediyorum Allah’a. Eşim… Gönlümün en güzel yanı. İyi ki varsın… Seni çok seviyorum…