Yazması zor bir öyküyü kaleme almak için masa başına oturdum,
Aysel'i anlatacaktım. Aysel'in bir orospu olduğunu yazarak yazıma
başladım. Evet, o bir orospuydu, kabul ediyorum; ama, bir yandan da
düşünüyorum: Aysel orospuysa, hayatıma giren öbür kadınlara ne demeli?
Aysel güzel bir kadındı. Öyle makyaj güzellerinden de değildi hani. Bir
annesi vardı onu her gece pencerede bekleyen. Annesi olduğunu
duyduğumda buna pek inanmamış, ''Kesinlikle satıcısıdır, ne annesi
ya!'' diyerek kadını yaftalamayı başarmıştım. Ne Aysel biliyordu bu
fikrimi, ne bana göre sözde annesi. Her şeye rağmen o kadını pencerede
Aysel'i beklerken görmek sinirlerimi bozuyordu. Aysel'in iş yapamadığı
gecelerde eve döndüğünde o kadından dayak yediğini, işkence gördüğünü
bile düşünüyor, sinirleniyordum; ama, kendimi kandırmak boşunaydı
orospular konusunda. Bir orospu ne kadar cömert olursa olsun, en cömert
olduğu kişi pezevengi olurdu hep ve en büyük payı da o pezevenkler
alırlardı. Neden sonra boşuna öfkelendiğimi anladım ve durup düşündüm.
Aysel'in pezevengi bendim!
Gecenin bir vakti odama almıştım
Aysel'i. Hiçbir kadınla birlikte olmamış gibiydim, heyecanlı, telaşlı
ve ürkek. Daha soyunmamıştık ki Aysel'i yatağın başında gördüm, bana
bakıyordu. Bir şey yapmamı bekler gibiydi, bense titriyordum. Hafifçe
öptüm, sanırım dudaklarındandı. Belki de alnından, bilemiyorum.
Kendimde değildim ki!..Onca kadından sonra ilk gece korkusu yaşıyordum.
Yüzüme öyle bakmıştı ki o güne kadar en temiz aile kızlarının bana
hissetiremedikleri saflığı görmüştüm o orospunun gözlerinde. Aysel
benim için sadece bir orospu değildi artık ya da ''orospu'' sözcüğü
Aysel için yetersizdi.
Penecereye doğru ilerledi ve üstünden
hiçbir şeyi çıkarmadan perdeleri kapatmaya çalışırken soyunmakla ilgili
birkaç cümle sarfetti. Üstümdekileri hızlıca çıkardım, o ise banyoda
musluğun başındaydı. Onu izlediğim hissini vermemek için çıplak halde
kitaplığıma yöneldim, kitapları karıştırır gibi yaptım. ''Yatağı
ısıt!'' diye seslendi banyodan. Yatağa yöneldiğimde kırmızı
kombinezonuyla onu gördüm banyo kapısında. Bu doğallık hoşuma gitmişti
ve tüm gerginliğimi üzerimden attım, yatağa girdim. Aysel de kırmızı
kombinezonunu çıkardı, iskemleye attı, yanıma uzandı.
Odamın
camından sızan esinti odamı soğutmuştu. Birbirimize sokulup sarıldık ve
hiç konuşmadan öylece yattık. Daha sonra, odaya ilk girdiğimizde benden
bir şeyler uman bakışını yine gördüm Aysel'in gözlerinde. Yine ürktüm,
titremeye başladım. O anda ona ne söylediğimi hatırlamıyorum. Türkçe mi
konuşmuştum; yoksa onun iyi bildiğini fark ettiğim İngilizce mi,
bilemiyorum. Belki de ''Seni seviyorum.'' demişimdir, kimbilir?
Odamdan ayrılırken ona en sevdiğim kitaplarımdan birini hediye ettim,
bir de bir çift yün çorap. ''Yataktayken fark ettim, ayakların çok
soğuktu, al bunları Aysel.''
Uzun süre görmedik birbirimizi.
Otelimi değiştirmiştim ve yeni otelimin köşesinde ona rastladığımda
eski heyecanımdan, titreyen vücudumdan eser yoktu. Yanıma geldi, halimi
hatrımı sordu bütün saflığıyla. Sonra gözlerini gözlerime dikti: ''Bu
otelde uzun süre kalmamalısın, kasvetli bir yere benziyor.'' dedi.
Belki ''kasvetli'' sözcüğünü kullanmadı o an; ama, anlatmak istediği
buydu.
Otel de odam da gerçekten kötüydü. Camlar kırık,
lavabo perişan, çeşmeler bozuk, halı yırtık ve pisti. Odayı aydınlatan
lambanın kendisine bile hayrı yoktu. Odada gri bir renk ve küf kokusu
hakimdi. Aysel haklıydı.
''Başka biri mi var hayatında?''
diye sordu bana. ''Tabiki hayatımda birileri var, senin yok mu Aysel?''
diyerek sorusuna soruyla karşılık verdim. ''Özel biri var mı, demek
istemiştim.'' diye yineledi sorusunu: ''Özel biri var mı hayatında?''.
Neden bilmiyorum; ama beni kıskandığını hissetmiştim o an. Ilık bir
sesle yanıtladım sorusunu: ''Hayır Aysel, yok.''. Yanıma yaklaştı, ''O
zaman öp beni!'' dedi. O anda sıcacık bir denizin içine dalmış
gibiydim. O denizde yüzmüyor, adeta boğuluyordum. Aysel'in teni
tenimdeydi ve yanıyordu.
Sonra İzmir'den söz ettik
birbirimize. Kordon Boyundan, Kemeraltı Çarşısından ve Kızlarağası
Hanında içilen o mis gibi Türk kahvesinin tadından...''Gelmek istiyorum
İzmir'e.'' dedi. ''Memnuniyetle.'' diyerek gülümsedim. ''Sen ruhu olan
bir adamsın.'' dedi sonra bana. Sustum. Orospular ruhtan falan söz
etmezlerdi genelde, neler oluyordu?
Sohbetimiz sona ermişti
ki tuhaf bir şey oldu. Benden para almadı!..''Seninle sırdaş olduk
artık ve sen gördüğüm kadarıyla çok yoksulsun.'' dedi ve kıyafetlerini
giydi. Onu izliyordum. Yerimden kalkıp onu kapıya kadar uğurlamak
istedim, izin vermedi. Çantasını açtı ve bir paket sigara çıkardı.
Paketi başucumdaki küçük masaya bırakıp bir tanesini ağzıma tutturdu ve
gümüş bir çakmakla yaktı. Beni öpmek için üzerime doğru eğildiğinde
kolundan tuttum, ''Aysel, sen neredeyse muhteşem bir kadınsın.'' dedim.
Korku dolu şaşkın gözlerle bana bakarak ''Hayır!'' dedi yüksek sesle.
Ne olduğunu anlamamıştım. ''Neredeyse'' sözcüğüne bozulmuştu sanırım
Aysel.
Tan yeri ağarırken annesini bahane ederek odamdan
ayrıldı. Annesine alışmaya başlamıştım. Gerçekten annesi değilse, zaten
yakında ortaya çıkardı. Aysel gizli kapaklı işlerde başarısızdı; ama
buna rağmen hayatı gizli ve kalın kapaklarla da örtülüydü.
Yatağıma uzandım ve onu düşünmeye başladım. İzmir'de, İstanbul'da farklı yerlerde farklı durumlarda Aysel'i hayal ettim. Bir an pezevengini düşünüp geçici bir endişeye kapıldım. Sonra yine Aysel yer etti düşlerimde. Onu hep benim olarak düşledim. Bensiz bir hiç olan, bana bağlı, güvendiğim bir kadın olarak çizdim Aysel'i düşlerimde. Yanımdayken başkalarını düşleyip benden ayrıldığı an başkalarıyla fingirdeşen namuslu görünen namussuzlardan daha iyiydi Aysel. Allahın cezası kaltaklar, ömrümü yemişlerdi; ama Aysel farklıydı, ona güveniyordum. Evet, bir orospuyu seçmiş olmaktan mutluydum. Belki komik gelebilir bu size; ama mutluydum. Aysel sadık bir orospuydu!
DEVAMI 24 SAAT İÇİNDE...
|