Yazdıkları (1) |
Yazı Türü:
- Sıralama:
|
Şaka Hayat
Günlük
-13.6.2008
- Okunma:
2870
-
4
yorum
|
Kitaplara Ekledikleri (2)
|
19 adet kayıt bulunmuştur.
11.2.2009 00:44:06
-
Kiminle Ropörtaj yapalım? Hangi soruları soralım?
kendisi yazarken belirli bir teknik gözetiyor mu?
|
5.1.2009 19:19:30
-
İmla Kurallarına Biraz Daha Dikkat! Lütfen!
Yapmayın Hasan Bey,
Okumuş, yazmış, gayet kültürlü bir insansınız. Düşüncelerinize değer veriyorum ve birşeyler öğrenmek için okuyorum. Zıtlaşmak istediğim düşünülmesin sakın.
Yazdıklarınız büyük ölçüde doğrudur birşey diyemem. Öyle milliyetçi bir yanımda yoktur. Sınırların insanları sömürmekten ve öldürmekten başka hiçbir işe yaramadığı inancını taşıyorum. Fakat reelpolitik üzerinden gitmek gerekirse, birkaç laf etmek isterim.
Dilin kültürün tamamen taşıyıcısı olduğu gerçeğini bu kadar hafife almanıza oldukça şaşırdım.
Tamamen objektif olarak yaklaşmaya çalışıyorum soruna, şöyle ki; ulus-devlet kavramının Avrupa'dan başladığını hatta Fransız ihtilali ve Sanayi Devrimini içeren çifte devrimden sonra ortaya çıktığını biliyoruz. Bu bağlamda ulus-devlet olma sürecinde ilk yapılmaya çalışan şeylerden biri eğitimi merkezileştirerek ortak dil oluşturmak olmuştur. Öyle ki, 1800'lerin Avrupasında her grup/zümre kendi dilini konuşmakta, resmi dil olarak kullanılan Latince ise sadece resmi yazışmalarda ve devlet dili olarak benimsenmekteyken, ulus-devlet sürecinde ilk yapılan ortak bir dil oluşturma çabası olmuştur. bireyi bir devletin yurttaşı haline getirmek için yapılacak ilk şey, o devletin sınırları içinde bulunan herkesi ortak değer yargılarına sahip kılmaktır ve bunun ilk ve en önemli unsuru milli dilin geliştirilip yaygınlaştırılması olmuştur.
Bu bağlamda yabancı bir dili böylesine sevgiyle kucaklamak, onu toplum haline getiren ortak kültürün erezyona uğratılmasından başka hiçbir işe yaramayacaktır. Yabancı dil elbette öğretilmelidir öğrencilere. Hatta en iyi şekilde öğretilmelidir. Ancak Yabancı dilde eğitim verilmesine, uluslararası sistemin paradigmaları değişmedikçe, kesinlikle karşı olduğumu söylemek zorundayım. Bizim burada yaptığımız, ya hiç öğretmeden, çocuğun beynine allah tarafından İngilizcenin yahut herhangi bir yabancı dilin zerk edilmesini beklemek; ya da tamamen tüm akademik alanı İngilizce'nin hegemonyası altına sokmaktır. Herşey İngilizce olduğu takdirde, Türkçe'nin bilim dili haline gelmesinin zaten önü kesilmiş demektir. Öte yandan Türkiye'de İngilizce öğrenebilme tekeli %90 zenginlerdedir ki; bu baştan sosyal devletin fırsat eşitliği olgusunu yok etmektedir.
Türkçe, evde, arkadaş sohbetlerinde kullandığımız otantik bir unsur haline gelecekse eğer biz nerenin yurttaşı olarak göreceğiz kendimizi?
Eğer diyorsanız ki dünya artık kocaman bir köy ve biz ülke kimliklerinin ötesinde birer dünya vatandaşıyız. Allah razı olsun derim. Savaşlar nihayete erer. Bu bağlamda dilin İngilizce, Çince yada Rusça olması hiçbir önem taşımaz. Rusların doğu bloku ülkeleri arasında Rusça'yı yaygınlaştırmasının birincil işlevi, kendi ideolojisini yerleştirmek ve hegemonyasını kurmaktır. Bunu Althusser, Devletin ideolojik aygıtlarından biri olarak kabul eder ve rızaya dayalı olarak iktidarın dünya görüşünü tabana yayma çabası olduğunu ileri sürer. Bu bağlamda milli dillerin fonksiyonunu küçümsemek, özellikle devletlerin başat güçler olarak uluslararası politikada var olduğu şu devirde, yanılmasama olacaktır kanısındayım.
Bu, uluslararası siyasete çok realist bir bakış açısı olarak gelebilir. Hatta 20. yy'ın ikinci yarısından itibaren esmeye başlayan iyimser yapısalcı/davranışsalcı görüşler, uluslararası siyaset alanında realistlerin devleti başat aktör olarak görmelerini eleştirmiş ve örgütleri hakim kılmaya çalışmıştır. Ancak kabul etmeliyiz ki bunun en güçlü örneklerinden olan Avrupa Birliği'nde bile ortak para biriminin ötesinde ortak olan pek az şey vardır ve hala bir takım devletlerin hegemonya mücadelelerine sahne olmaktadır.
Son olarak diyebilirim ki; dünya henüz dili sadece bir iletişim aracı olarak görebileceğimiz kadar özgür ve ilerlemiş değil. Sınırlar hala insanların canlarını almaya devam ediyor; bir süre daha devam edecek gibi de görünüyor.
Dolayısıyla size canı gönülden katılıyorsam da; dilin kültürel işlevinin göz ardı edilmesi bana biraz safça geliyor.
|
26.8.2008 18:05:38
-
Günlüklerimin Altindaki Resimler
Artık yazılarınızın altındaki resimlerinize daha dikkatli bakacağım Mihrisah Hanım.
Aramızda bir ressam olması çok güzel birşey... onlar hakkında da yazmaz mısınız acaba?
|
1.8.2008 13:11:29
-
PİSİKOLEJİK TEST
ilginç bir testmiş gerçekten bakalım sonuçlar ne çıkacak yalnız pisikolejik değil; psikolojik denir.
|
30.7.2008 12:55:51
-
Enes Evci
Arkadaşlar sanırım Enes Evci'yi de yazarlarımız arasında kabul etmemiz gerek artık. Anlattıkları ve anlattıklarının biçimi ona burada yer vermemizi gerekli kılıyor. Bana katılıyor musunuz? bence bu başlık altında yazılarını tartışabiliriz, Fatih Uzuner'e yaptığımız gibi... yazdığı romandaki farklılığı siz de fark ettiniz mi?
|
27.7.2008 23:21:07
-
Yaz dediniz yazdım işte
Aşkolsun yazın tabi ki :) yazmışsınız bile şiirinizi çok beğendim... elinize sağlık
|
24.7.2008 14:03:40
-
Yaz dediniz yazdım işte
Ben Fatoş Hanım'ın samimi yazılarını okumayı özledimi belirtmek istiyorum. günlüklerde yazısını görüp tam kendisini okuyabileceğiz dediğimde hiç de kendisi gibi yazmamış olduğunu gördüm. Yine eskisi gibi yazın Fatoş Hanım, boşverin kim ne yapmışsa yapmış...
|
21.7.2008 02:28:46
-
35 yas...yolun yarisi midir...yola çikis midir??bilinçli ve anlamini idrak etmis olarak!!!???
bu deyişi ben de biliyorum. ananem söylerdi bana da; aklın çok da güvenilir birşey olmadığını söylemek içindi sanırım. kendimce dahice bir karar aldığımda söylerdi hep ve kesin doğru çıkardı :)
|
18.7.2008 23:54:23
-
Beğendiğim kitaplar...
siteye eklenen seçilen kitaplardan Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti isimli kitabı okudum. Biraz önce bitti. Buraya yazmadan geçemeyeceğim. Buradan bu kitabı tavsiye ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Size kitaptan küçük bir alıntı yapmak isterim:
"anlatılar okumak, gerçek dünyada gerçekleşmiş, gerçekleşmekte ve gerçekleşecek olan uçsuz bucaksız şeylere bir anlam vermeyi öğrendiğimiz bir oyun onamak demektir."
Bence yazar olmanın ötesinde, iyi bir okur olmak isteyen herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap...
|
12.7.2008 22:34:24
-
Türkiyede cadılar bayramı
Türkiye'de cadılar bayramı olsaydı kabak yerine diyarbakır karpuzlarının içi oyulup cadı lambası yapılırdı. aşırı tatlı sulu karpuzlar piç edildiği için onun şekerli sıvısı yüzünden her yer sinek dolardı ve diyanet bayramı yasaklardı....
|
|
Yorumları -
25
Şaka Hayat
(Lale Gümüşkaya)
-
Günlük
konuşalım Ümit bey... Söz sizin...
|
ONU DÜŞÜNMEK
(ümit kaynak)
-
Günlük
Gençlik! Hepimizin başından geçen şey... istisna olan geçmemesi... Gençlik asla geçemeyebildiğinde anlamlı oluyor belki de... gençlik zamana karşı direnebilir mi? zamandan ne kadar saklayabiliriz kendimizi?
|
:(
(hifa tetikçi)
-
Günlük
Boşuna kuruntu ediyorsunuz. Ayrıca yazmak ancak yazarak gelişecek birşeydir. Bu sitede iyi yazar, kötü yazar diye birşey yok. Üstünlük savaşında değiliz sadece yazmaktan keyif alan, bunu da mümkün olduğunca doğru yapmak için araştırmalar yapan bir grubuz o kadar. lütfen yazmaya devam edin içinizden geldiği gibi... Yazdıklarınızı okumaktan keyif alıyoruz.
|
İş Başvuru Formu (Enes Evci CV)
(Enes Evci)
-
Günlük
cv yi çok beğendim. sormadan edemiycem hangi pozisyona başvuruyorsunuz?
|
İlk gün
(ihsan kahraman)
-
Günlük
bence çok güzel anlatıyorsunuz :)
|
Aklımda dolaşan tilkilerim
(merve gülsüm)
-
Günlük
herkes hayatı kendi kadar görür; siz öss tercihi yapmak üzereymişsiniz madem kimseyi değil sadece içinizden gelen sesi dinleyin. ömrünüzün geri kalanını paylaşacağınız, hatta belki ileride kocanızla olduğundan daha uzun zaman geçireceğiniz mesleğinizi seçerken kendiniz dışında herhangi birini dinlerseniz ömrünüzün sonuna kadar dinlediğiniz kişiden nefret edersiniz. bu arada unutmamak gereken de birşey var hiçbirzaman hiçbirşey için geç olmaz değiştirmek ve değişmek her daim mümkün. hayata biraz daha esnek bakın derim ben...
|
Samatya Birahanesi
()
-
Alköl
Sarhoşken aynı böyle konuşan bir arkadaşım var... Okurken aklıma geldi... ellerine sağlık...
|
MISTIK
()
-
Hikaye
Aylincim çok hoş bir hikaye eline yüreğine sağlık...
|
Keşke
()
-
Şiir
Ooo! Fatoş Hanım sizi tekrar aramızda görmek ne güzel... Bir süredir yazmıyordunuz. Şiirinizi çok beğendim yazmadan edemedim. Yenilerini de okumak isteriz.
|
Sonsuzlukta Kuruyan Yağmur Tanesi
()
-
Roman
çıkarın o son sayfayı valla ben devam edeceğim. güzel gidiyor çünkü...
|
Sonsuzlukta Kuruyan Yağmur Tanesi
()
-
Roman
Zaten hazırdı. siz son sayfayı silmeye karar verdiğinizde eklemeye karar verdim.
|
Sonsuzlukta Kuruyan Yağmur Tanesi
()
-
Roman
şimdilik söyleyeceklerim bu kadar arkadaşlar :)
|
Mustafa
()
-
Öykü
bu öyküyü çok beğendim.
|
Ruhların Hesaplaşması
()
-
Belli Değil
O çok açık roman hikaye bey mi? hanım mı? demeliyim bilemedim. biraz şiddet dolu olmuş :) umarım devamı gelir roman bey/hanım, biraz ortada kalmış konu gibi sanki...
|
Sonsuzlukta Kuruyan Yağmur Tanesi
()
-
Roman
Enes Bey bence gayet anlamlı olmuş... Pek beğendim... bakalım bu kurgudan neler çıkacak, bu roman beni çok heyecanlandırıyor arkadaşlar...
|
Rıza Abi Manolya Abla (Bir Travestinin 2 Saati)
()
-
Melankolonya
Bu gerçek bir hikaye mi şimdi? çok etkilendiğimi belirtmeliyim.
|
Ufak Yeşil Kurbağa
()
-
Türlü
ne kurbağaymış insanı ihtiyacını giderirken bile rahat bırakmıyor. devamı da ilki kadar orjinal. bu ikiliden bence daha çok kurbağalar çıkar :)))))
|
Rıza Abi Manolya Abla (Bir Travestinin 2 Saati)
()
-
Melankolonya
kendi fanuslarımızla hijyenik yaşıyoruz. hayat ise dışarıda bizim sandığımız kadar pembe değil. insan bunları okuyunca kendinden ve dertlerinden utanıyor. içim titredi...
|
Güven
()
-
Hikaye
sayın aslı adıgüzel, yazmak çok tatmin edici ve bana göre özel bir eylemdir. yazıyor olmanız bence çok hoş ve anlamlı fakat cümlelerinizi kurarken, kelimelerinizi seçip yazarken, noktalama işaretlerini kullanırken biraz daha özen göstermeniz sizin metninize duyduğunuz saygının bir göstergesidir. kendi metninize siz gereken saygı ve özeni göstermezseniz okuyan kimseden bunu bekleyemezsiniz değil mi? aslında ilginç bir öykü olabilecekmiş.
|
HİÇ DURMADAN
()
-
Gezi romanı
bence bu yazma sırası bozulmamalı ki okuyanların kafası karışmasın, madem 3 karakter var, her karakter kendi sırasıyla yazsın derim ben. dolayısıyla şimdi sıra Merve Uzun'da olsun. o kendi karakterini biraz geliştirsin. Sonra Enes Evci, sonra Bahri Öztürk. Ne dersiniz?
|
|
|
|
Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar
|