İlk Sabah
Ben bir böceğim.
Bir böcek olarak doğdum. Bu benim genlerimde var. Doğduğumdan beri yapış yapış, tatlı, kıvamlı bir şeyin içinde yaşıyorum. Henüz bir larva halindeyken buraya bırakılmış olmalıyım. Annem olacak o tembel kadın benim sorumluluğumu üstlenmek istemediği için beni buraya bırakmış olmalı. Doğduğumda yanıbaşımda annemin sıcak nefesi yerine bir çanta dolusu gerekli bilgi buldum. Yaşamım için gerekli herşeyi bir çantanın içine sıkıştırıp yanıbaşıma koymakla vicdan azabından kurtulacağını ummuş olmalı.
Canım öyle sıkılıyor ki! Burada yapılacak hiçbirşey yok. Tüm zamanım bu vıcık vıcık tatlı şeyi kemirmekle ve kendime açtığım tünellerde bir o yana bir bu yana volta atmakla geçiyor. Yapılacak hiçbirşey yok. Etraf çok karanlık.
İkinci Sabah
Bugün yine zamanımı nasıl geçirebileceğimi bilemediğim için yazmaya karar verdim. Cümleler uzamıyor. Varlığı fark edilen bir hiçliğin içinde tek başımayım. Varlığımdan kimsenin haberi yok. Yazmaya devam edebilmek için kendime konu arıyorum. Bunları yazarken bir yandan da düşünmekteyim.
Tuvaletim geldi. Bu tatlı şey, hassas bağırsaklarıma iyi gelmiyor. Müsadenizle. Bu arada kafamı biraz toparlamaya çalışmalıyım.
Döndüm. Nerede kalmıştım? Hah! Varlığımdan kimsenin haberi yok diyordum. Oysa ben kaliteli bir böceğim. İçinde yaşamakta olduğum mekanı kemirmekten çok daha fazla şey yapabileceğime inanıyorum. Buradan bir çıkabilsem. Bu halimin tek sorumlusu, tembel annemdir.
Şimdiye kadar bir uçucu olmam gerekiyordu. Belli bir zaman sonra, yeterince beslendiğimde kanatlarım çıkacak ve uçabilecektim. Bana bırakılan kağıtlarda öyle yazıyordu fakat görünürde hiç kanat yok. Sanırım gelişmemde bir problem var. Şimdiye kadar yaşamış olmam bile bir mucize. Aslında ben mucizevi bir böceğim fakat varlığımdan kimsenin haberi yok.
Üçüncü Sabah
Bu sabah buradan çıktığımda yapmak istediğim şeylerin bir listesini yapmaya karar verdim:
1) Öncelikle karnımı tıka basa doldurmayı planlıyorum. Herşeyin tadına bakmaya çok kararlıyım. Tatmadığım hiçbir lezzet kalmasın istiyorum.
2) Sonra kendime bir çift kanat bulcam. İşe yaramaz bir başka böceğin kanatlarını çalabilirim sanırım.
3) Kanatlarım da olduktan sonra üç numarada gezmek olmalı. Her yeri gezip herşeyi görmeliyim ve bunca zaman burada ruhumun ezilmesinin acısını çıkarmalıyım.
4) Son olarak ihtişamlı bir amaç edinmem yerinde olur diye düşünüyorum. Bu amaç üzerine çok düşündüm ve tüm böceklerin hakimi olmaya karar verdim. Evet! Tüm böcekleri yönetmek istiyorum. Bunun için zihinsel gelişimimi tamamlamış olduğuma inanıyorum. Yeterince bekledim.
Beşinci Sabah
Birkaç gündür buradan çıkmanın yollarını araştırıyorum. Artık bir eylem planım olduğuna göre sanırım eyleme geçmek yerinde olur. Doğrusal bir tünel açmayı düşündüm fakat hangi yöne gidebileceğime karar veremedim. Neyin içinde olduğumu bilmeyi öyle çok isterdim ki. O zaman herşey benim için daha kolay olurdu. Daha derinlere inmekten ve iyice bunalmaktan korkuyorum.
Tuvalet vakti. Küçük koridorumda ilerlerken kafamın içinde aynı cümle dolanıyor: “Ah! Annem burada olsaydı!”
Bağısaklarım her geçen zamanda gittikçe daha fazla acı vermeye başladı. Buradan bir an önce kurtulamazsam sanırım geri dönüşü olmayan hasarlar oluşacak bedenimde. Bu tatlı duvarlar bana yaramıyor. Zaten kanatlarımda çıkmadı.
Altıncı Gün Geç Saatlerde
Uzun zamandır çevremi kazıyorum. Bu yüzden bir süredir yazamadım. Yorgunluktan bayılana kadar etrafımı eşeledim durdum. Buradan kurtulmam gerek. Pek fazla yol kat edemedim. Yardıma ihtiyacım var fakat çevremde bana yardım edebilecek kimse yok. Bununla birlikte yanlızlık beni güçlendiriyor. Çelik kadar sağlam sinirlerim var. Dışardaki böceklerin sinirlerinin bu kadar sağlam olmadığına eminim. Hepsini ele geçirmek benim için çok zor olmayacak. Şuradan bir kurtulabilsem.
Birkaç saat sonra
Nafile yere uğraşıyorum. Ertafımı eşelemekten vazgeçtim. Bu benim enerjimi tüketiyor. Tüm gücümü buradan kurtulmaya adarsam çıktıktan sonra yapmak istediklerime enerjim kalmayacak. Eşelenmeyi bıraktım. Ben eşeledikçe duvarlar üzerime doğru akıyor çünkü. Herşeyi de yiyemem ki; artık içim kaldırmıyor. Yakında tombul bir böcek haline gelmekten endişeleniyorum. Cılız bir böceğin kanatları bedenimi taşıyamayacak yoksa.
Eninde sonunda buradan kurtulacağıma eminim. Bekleyip zihnen gelişmem gerek. Bunun daha önemli olduğunu düşünüyorum artık.
Yedinci Gün
Uyandım. Garip bir duygu uyandırdı beni uykumdan. Etrafta olağandışı bir haretlilik seziyorum. Kurtuluş anım geldi mi yoksa? Çok heyecanlıyım. Herşeyi kaydetmeliyim. Aceleyle yazıyorum. Tek bir anıyı kaçırmamam gerek; ilerde yazacağım hatıralarım da herşey tüm canlılığıyla yer almalı.
Tam tepemdeki koridor yavaşça eziliyor. Kaçmam gerekir mi? Emin değilim. Hızlı düşünmeliyim ama aynı anda yazarken bunu yapmam çok zor. Gözlerimi yakan bir parlaklık hissediyorum etrafımı saran koridor ikiye ayrılırken.
Sarsıntı. Heyecandan dilim tutuldu; zorlukla yazabiliyorum.
Herşey bir anda olup bitti. Ne düşünebileceğimi bilemiyorum parmaklarım uyuşmaya başladı. Başım, ellerim... Geri kalanım nerede? Arkama bakmaya çalışıyorum görebildiğim tek şey giderek benden uzaklaşan koridorun ortasında cansız duran geri kalan bedenim.
Ama... Ama... Ama....
“Anneee!” diye feryat kopardı küçük kız. “Anneeee! Kekimin içinden böcek çıktııııı! Sanırım yarısını yuttum bile!”
Kekin ortasındaki vişne parçasında duran cansız böcek poposunu annesine göstermeye çalışan kız, göz yaşlarına hakim olamıyordu...