Rose Kate’in kesinlikle bir şeyler sakladığını düşünüyordu.Sadece Rose değil herkes böyle düşünüyordu.Sessizliği Sam bozdu.
--Rose sana bir soru sordu.
--Bakın açıklayamam.Ama bana güvenin lütfen.
--Tamam kızlar.Kavgaya gerek yok.Eminim Kate bunu bir yerden öğrenmiştir.
Sofrada esen soğuk rüzgara rağmen yemeklerini yediler.Yağan yağmurdan dolayı elektrik kesilmişti.Herkes sessizce odasına çıktı.Rose ve Sam aynı odada kalıyordu.
--Sam uyanık mısın?
Odanın içinde dışarıda ki yağmurun ve cırcır böceğinin sesi dışında hiç ses yoktu.Rose usulca yatağından kalktı.Eline çekmecede ki feneri alıp lavaboya gitmek için odadan çıktı.Ev çok karanlıktı.Annesinin odasının önünden geçerken durdu.Ogün yaşadıkları kafasının içinden hızlıca geçiyordu.Okuldan çıkmış Sam ile birlikte eve gidiyorlardı.Sam ödevlerini bahane edip her zamankinin aksine kendi evine gitti.Rose tek başına eve geldi.Kapıyı açar açmaz serin bir rüzgar yüzüne çarptı.“Anne!”diye seslendi.Ses gelmeyince evde olmadığını düşündü.Merdivenlerden çıkarken kitaplarına bakıyordu.Bir anda ağlama sesi duyar gibi oldu.Tekrar seslendi“Anne sen misin”?.Ses yoktu.Korkmuştu.Kitaplarına sarıldı ve odasına doğru hızlı hızlı yürümeye başladı.Arkasından birinin koştuğunu duydu.Hızla arkasını döndü.Annesi elindeki hançerle kendisine doğru koşuyordu.Hemen odasına girdi ve kapıyı kapattı.“Anne benden ne istiyorsun? ”Annesi cevap vermedi.Ama dışarıdaki seslerden annesinin evin içinde dolaştığı duyuluyordu.Merdivenlerden indiğini duydu.Ve kapının sesi.Sesin kesildiğinden emin olduktan sonra yere eğilip kapının altından evi izlemeye başladı.Evet,annesi gitmişti.Hemen Sam’i aradı ve onlara gideceğini söyledi.Çantasına birkaç kıyafet doldurdu ve çantayı alıp kapıyı açtı.Bir anda annesini karşısında buldu.Susan hançeri kızına doğrulttu ve“Bu ikimizin mutluluğu için Rose,bana inan. ”dedi.Rose annesini yitti.Hızlıca koşarken ayağı kıvrılmış olan halıya takıldı.Yere düştü.Tam buradayken.Annesinin odasının önündeyken.Susan kızının yanına geldi.Rose’un anlamadığı bir şeyler söyledi.Tam saplayacakken Rose son hamlesini yaptı.Annesi merdivenlerden aşağı yuvarlandı.Boynu düşerken vücudunun altında kalmıştı.Yani ölmüştü.
Kapıyı açtı.Annesinin odasına girdi.Oda aynı eskisi gibiydi.Çekmecelere bakmayı düşündü ama içini nedensiz bir korku kaplamıştı.Kapıyı kapatıp dışarı çıktı.Lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı.Çıktığında fenerin pili bitti.Korkmuyordu.Çünkü bu ev genelde karanlık olurdu.Odasına doğru yürümeye başladı.Aynı o gün olduğu gibi arkasından birinin koştuğunu hissetti.Arkasını döndü.Annesinden kaçmak yerine onu yakaladı ve bağırmaya başladı.Grace korkuyla uyandı.Odadan hızla çıkıp Rose’un yanına geldi.Susan Rose’dan kurtulup koşmaya başladı ancak odadan çıkan Grace ile çarpıştı.Hemen ayağa kalkıp lavaboya saklandı.Kapıyı kilitledi.Grace ayağa kalktı.
-Rose yoksa o?
-Evet annemdi.Rüya değil anladın mı?
Grace belki ben rüyadayımdır diye düşünüyordu.Hemen lavaboya gidip kapıyı açmaya çalıştılar.Kapı açılmıyordu.Grace yere eğildi ve kapının altından içeriye bakmaya çalıştı.
-Grace ayağa kalk.
Grace Rose’un sözü üzerine kalktı ve karşısında deli gibi kendine bakan kadınla göz göze geldi.
--Bu işe karışman yaptığın en mantıksız iş oldu bayan Grace.
Grace uyandığında kan ter içinde kalmıştı.Hemen yataktan kalktı ve Rose’un yanına koştu.Onun girmesiyle Rose uyandı.
--Grace sen rüyamdaydın.
--Hayır bende oradaydım.Rüyanda.
--Ama rüya olamaz değil mi Grace?
--Ben artık her şeyin olabileceğine inanıyorum.Ama rüyamı değil mi anlamamız için bakmamız gereken yeri biliyorsun değil mi?
Hemen odadan çıkıp lavabonun önüne geldiler.Kapı kilitliydi.İçeriden kilitlenmişti.
4.BÖLÜM
Kahvaltılarını ettikten sonra bir çilingir çağırıp kapıyı açtırdılar.İçeride kimse yoktu ancak bir delil olarak Susan’ın siyah cübbesi yerdeydi.
--Bu rüya değildi.Eminim.Ancak rüya gibiydi.Biz uyuduk ve uyandık.Bu çok ilginç.Çatı katına çıkalım.Bir şeyler daha bulabiliriz.
Grace’in dediği gibi çatıya çıktılar.Basamaklar aradan bir gece geçmiş olmasına rağmen tozla kaplıydı.Bir ara tozların üzerinde bir işaret gördüler.Bu bir pentagram yıldızıydı.Ve yıldızın köşelerinin her birinde dört kız ismi vardı.Bu isimlerden biri ise Rose Comely idi.Yıldızın tam ortasında ki isim daha da ilginçti.Büyük harflerle Kate Longheaded yazıyordu.Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.Rose kendi ismini de gördüğü halde daha çok Kate’in ismi dikkatini çekmişti.
--Rose bu ne demek?Yoksa senin çatlak annenin çatlak hayaleti şimdide bana mı sardı?
Bu söz Rose’a pek etki etmemişti.Dalgın dalgın düşünüyordu.Bir anda hızla başını çevirip Kate’e baktı.
--Sensin değil mi?Benimle oynamak hoşuna gidiyor insanların korkularıyla eğleniyorsun bu yaptığın sadece aptallık.Ben sadece rüya görüyordum.Benim korkmam hoşuna gitti.Ve o aptal gücün sayesinde beynime girip bu hayalleri gösterdin.
--Ne yani bütün bunları ben mi yaptım?
--Sakın inkar etme.Biliyorum.
--Kızlar dün bu anahtar burada mıydı?
İkisi de susmuş Grace’e bakıyordu.Grace’in elinde bir anahtar vardı.Anahtar altından yapılmıştı.Rose biraz baktıktan sonra bu anahtarı daha önce gördüğünü söyledi.
--Nerede gördüğünü hatırlıyor musun peki?
--Hayır,yani emin değilim.
Anahtar bir kibrit uzunluğundaydı ve nereyi açabileceğini de bilmiyorlardı.Anahtarı Grace aldı ve çatı katına çıktı.Sandığı açtılar.Sandığın içini boşalttılar ve sandığı kaldırmayı denediler ama sandık sabitlenmişti.Hiç bir şekilde kıpırdamıyordu.
--Bunu sabitlediğine göre altında bir şey saklıyordu.
Grace haklı olabilirdi.Çünkü bu sandığın içindeki eşyalar pek bir şeye kanıt olarak gösterilemezdi.Ayrıca sandığın altında yaklaşık bir karış kadar olan bir tahta vardı.Bu tahta yere sabitlenmişti ve sandıkta tahtanın üzerine sabitlenmişti.Rose bu tahtanın da bir çeşit kutu olabileceğini söyledi ve bu anahtar onun anahtarı olmalıydı.Sandığı kaldırmak için Grace’in arabasındaki levyeyi kullandılar.Birkaç uğraştan sonra sandığın bir çivisini sökmeyi başardılar.Hepsi eski sandığın bir kenarından tutup kaldırdı.Eskiyen çivilerden üçünü daha çıkardılar.Sandığı kenara bırakıp altındaki tahtaya baktılar.Eski bir tahta olduğu renginden anlaşılıyordu.
--Kenarları kabarmış sanki üzerine su dökülmüş gibi.
Grace yavaşça kapağı kaldırdı.Bu yere gömülü gizli bir dolaptı.Düşündükleri gibi anahtar dolabın değildi.Dolap kilitli bile değildi.İçinde birkaç dosya ve çok kalın bir hatıra defteri vardı.Anahtarı kullanıp defteri açtılar.Defterin içinden yere fotoğraflar döküldü.Bu resimlerin çoğu Susan’ın lise fotoğraflarıydı.Resimlerden birinde bir pentegram yıldızı şeklinde yakılmış ateşin etrafında toplanmışlardı.
--Galiba annen satanistmiş dedi Kate.