Hayatta yeni şeylere başlamak aslında sadece eskiyi yenilemek olduğuna inanan birilerden olduğumu sanıyorum.ya inan yada inanlardan desek daha doğru olacak sanırım.cümlelerime kesik kesik başlıyorum çünkü insanlar artık bizİ kısa aralıklarla anlamak istediklerinden olsa gerek.yada bana öyle geliyor çünkü bildiklerimin doğrultusunda gitmek en doğrum olmuştu sanırım.günlüğüme günümde ne diye yazmak için başlamak istemiştim ama nedense farklı bir yöne yöneldim.olsun buda bazı şeylerin başlangıcı sanırım.sabah yedi trenine yetişmem gerekiyor.bugünkü gibi kaçırırsam yürümek bana farz olmaya devam edecek.bu gece uyanmak benim için en temel olaylardan ibaret olacak.hani uyurken sevdiğimiz kişileri yada sevmediğimiz kişileri düşünmeye başlarız.bu gece her şeyi bir kenara atıyorum ve uyuma başlamak son arzum olarak kendimi dizginlemeye çalışıyorum..derken sabah saatin o hayatta en çok sınır olduğum melodisi çalmaya başlamıştı.buda sanırım her sabah beni uyandırmasından ileri geliyor.yorgun bir halde kıyafetlerimi aramaya koyulmuştum çünkü nerde olduklarını bulmak benim için uyanmak kadar güç bir olaydı.bu da dağınıklığımdan olsa sanırım.artık güneşi görmenin vakti diye adımımı sokağın ilk kare iç içe dizilmiş taşlarına atıverdim.ama güneş yerine yağmur damlalarıyla kucaklaştım.şemsiyem yoktu çünkü yağmaz diye iş yerinde bırakmıştım neyse ki tren istasyonuna fazla yoktu.hızlı adımlarla yürümeye başladım….tren istasyonunu sonunda görebilmiştim aslında demiştim yakındı ama benim için oldukça uzak bir yol gibiydi.biletçi hasan yine veriyordu art arda biletleri ve sıram gelmişti Kenancım bu sabah erkencisin diyerek bana hafif bir gülümsedi ama nedense ona içim bir türlü ona ısınmamıştı buda sanırım geçen treni kaçırmıştım ya bana doğru hafifçe alaycı bakmıştı ondandı sanırım.sonunda trenin içindeydim ve ıslanmaktan kurtulmuştum herkesin nefes alışı vagonu ısıtmıştı neredeyse.artık inme vakti gelmişti ve kapı açıldı insanlar hızla treni boşaltıyordu ben her zamanki gibi acele etmeyerek en sonda inmeyi tercih ediyordum yinede öyle oldu.aslında trende giderken gözüm siyah gözlü,siyah saçlı bir bayana ilişmişti etrafa çok güler yüzle bakıyordu onun ile göz göze gelmek için bayağı uğraşmıştım ama olmamıştı.onunda tercihi benim gibi en sonda inmekti sanırım oda bekliyordu yavaşça ona yaklaştım ve sanırım sizde benim gibi bayağı sabırlısınız dedim o ise sadece kafasını salladı konuşmamıştı.bu arada işe geç kalmaya başladım düşüncesi aklıma gelince cevapta alamayınca gitmenin en iyi seçim olduğunu düşündüm ve öylede yaptım. Ama işe doğru giderken aklımın bir köşesinde o simsiyah gözleri vardı.sonunda iş yerine varabilmiştim.patron camda bekliyordu sanırım yine geç kalmıştım merdivenleri hızlıca çıkmaya başlamıştım kapıdan içeri ilk girdiğimde patron beni asık bir yüzle karşılamıştı üzülmedim çünkü bu duruma alışkın birisiydim.hatta o kadar alışkındım ki gülmem geliyordu.iş arkadaşlarımda hafif bir tebessümle bana bakıyorlardı.patron yinemi geç kalıyorsun sana o kadar dil dökmelerime rağmen tabi ben her zamanki gibi özür dilerim efendim dikkat etmeye çalışıyorum.ama biliyorsunuz ki yolum bayağı uzak dediğim anda artık bahane istemiyorum,bu seni son uyarmam diyerek işinin başına geç demişti.bende usulca yerime oturup yeni gelen kitap basım taleplerini kontrol etmeye başlamıştım.güzel bir roman gözüme çarpmıştı değerlendirmenin güzel olabileceğini düşündüm ve patronun yanına giderken daha kime ait olduğunu bilmediğim bir kitabı tavsiye etmeye gidiyordum ki son anda döndüm.kitabın sahibi kumsal sahil adında bir bayandı.ama benim aklım hala daha o kara gözlü kızdaydı.patrona tercihim sunmuştum ve o da bana kitabın yazarıyla konuşmamı söylemişti.ben de yazarı arayarak yarın büroya davet etmiştim.bir kaç kitapla daha uğraşırken mesai saatimin geçtiğini bile fark etmemişim en geç gelen benim ama en geç çıkanda ben oluyordum hep..usulca yerimden kalktım ceketimi alıp son tirene yetişmeye çalışıyordum.şansım yaver gitmişti ve trene yetişebilmiştim.tirenden indikten sonra yavaş yorgun gözlerimle yavaş adımlarımla yürüyordum ve düşünüyordum hem o kara gözlü bayanı ve hayatta elimde olanları sorguluyordum.elimde neyin var neyin yok olduğunu bilmiyordum.aslında biliyordum ama bilmiyor gibi davranıyordum çünkü elimde hiçbir şey yoktu.yaşta ilerledikçe elimdeki çizgilerin derinlikleri derinleştikçe sorgulamak yada sorgulanmak bana zor geliyordu.bu dalgın ve yavaş yürüyüşle evin kapısı çok az kala kendime gelmiştim.ağır adımlarla çatı katındaki tek odalı evime çıkıyordum.onun bile parasını zor ödüyordum.akşamları benim için huzura çekilmek anlamından başka bir şey ifade etmiyordu ve yalnızlık çünkü huzurdan başka arkadaşım yoktu olanları da çoktan yitirdim.bu kadar fasıl yeter sanırım yarın yorucu bir gün olacağını tahmin ediyordum.benim için sabah hiç değişmeyen olayları sıralayarak işime gitmiştim ama bu sefer geç kalmadım çünkü kara gözlü kızı görememiştim.her neyse artık işime odaklanmam gerekiyordu ve kumsal sahil isimle kişiyle randevum vardı.saat 13.00 gösterdiğinde kapıdan içeri siyah gözlü.siyah saçlı bir bayan girmişti ve ben gözlerime inanamamıştım.çünkü içeri giren kişi kara gözlümdü.en tuhaf olan yan ise benim adımı söylüyordu.iş arkadaşımın eliyle benim masamı gösterdiğini görmüştüm elim ayağım birbirine karışmıştı o arada masama gelmişti bile çoktan ben ayağa bile kalkamamıştım elini uzatarak merhaba Kenan bey ben kumsal sahil kitabım hakkında görüşmek için çağırmıştınız.ben bir anda kendimi toplayarak evet kumsal hanım hoş geldiniz demekle yetinmiştim.aradan neredeyse 1 dakika geçti ve ben susuyordum çünkü konuşamıyordum.sanki susmanın ve bakışmanın zamanı gelmişti diye düşünürken kalın bir ses Kenan diyerek sesleniyordu kafamı sesin geldiği yöne çevirdim ve patronun olduğunu fark ettim bana hanım efendiyle ilgileniyorsun değil mi diye sordu ve ben o anda ayılmıştım tabiî ki efendim dedim ve kumsal hanıma yöneldim.inanamıyordum çünkü dün trende göz göze gelmeye çalıştığım bayan masamda oturuyordu içimden bunları söylerken bir yandan da kendine gel Kenan diye söyleniyordum ve patronu görünce zaten ayılmıştım.evet kumsal hanım kitabınızı okudum ve sizinle güzel şeyler yapabileceğimize karar verdim.kumsal hanımda severek sizinle çalışmayı isterim diyerek yanıt vermişti.kitabınızın baskısı için sizden birkaç imza almam gerekiyor yarın tekrar bu saatte gelirseniz dedim o da tabiî ki diyerek yerinden kalktı ve görüşmek üzere Kenan bey diyerek çıktı gitti.aslında bu benim için bir başlangıç mı yoksa son muydu bilememiştim.akşama kadar onu düşünerek geçirmiştim.eve daha hızlı adımlarla gidiyordum.biletçi hasana bile el sallamıştım.evin merdivenlerini o kadar hızlı çıkmıştım ki bacaklarıma kramplar giriyordu ama umurumda değildi çünkü umutlanmıştım hiç olmadığım kadar.ama korkuyordum çünkü üzerinde bir asillik vardı kimsede görmediğim bir asillik ama mutlu olmak hoşuma gidiyordu.kıyafetlerimi düzenli çıkarıp yerine koymuştum.sabah kalktığımda bir sorun yaşamayayım diye.yatağa erkenden yatmış sadece onu düşünüyordum uyumak istiyordum.hani bir çocuğun yeni bir bisikleti olur ya binmek için sabahı zor bekler bendede o heyecan vardı.tarif edilmesi zor bir bekleyişti.o sırada uykuya dalmıştım bile saatin sesini duyar duymaz yerimden kalkmış ve üstüme hiç göstermediğim kadar önem vermiştim.tirenin gelmesini ilk bekleyenler arasındaydım sabırsızca hasan bile beni izliyormuş gibi geliyordu bana.o sırada tren gelmişti ama ön taraflarda bir hareketlilik yaşanıyordu bir bayanın aceleyle tirene binmek istemesi nedeniyle tren durmadan binmek istemesi yüzünden rayların arasına düşüp öldüğünün haberlerini duyuyordum ama hiç önemsemedim çünkü kumsal hanımla buluşmak benim için her şeyden önemliydi ve sonunda tiren hareket etti bayağı beklemiştim.iş yerinden içeri öyle bir girdim ki arkadaşlar dahil patron bile şaşırmıştılar hem kıyafetime hem de işe erken gelmeme aslında bende kendime şaşırıyordum ama kendimi düşünmüyordum sadece saatin 13.00 olmasını bekliyordum zaman hani bazen hiç geçmez ya benim içinde öyle olmuştu.sonunda saat 13.00 olmuştu ve kumsal hanımı bekliyordum.içeri kimse girmiyordu aradan 5 dakika geçti sadece kapıya bakıyordum acaba neden gelmedi dün saat tam 13.00 gösterirken gelen kişi bugün neden gelmemişti ama umudumu kaybetmemiştim bekliyordum usulca.çevreme yavaşça hareketlerle karşılık veriyordum soğuk bir rüzgar giriyordu sanki kapıdan kumsal hanımın yerine.akşam olmuştu ve ben oldukça üzgün bir şekilde evime gidiyordum biliyordum elimi neye atsam kuruyacağını ama bir türlü kabullenemiyordum.evime hiç gitmek istemiyordum ama gitmek zorundaydım çünkü bu hayatta gidecek bir ikinci evim yoktu.içimde az da olsa bir umut vardı yarın gelir mi diye.sabah yine erkenden kalktım ve tren istasyonuna doğru yürüyordum sahipsizce istasyona gelmiştim biletçi hasandan bileti alırken bana dünkü olayı anlatmaya başladı birden gencecik kız nasıl öldü ya diye söylüyordu ben ise hala gözlerle anlaşmaya çalışıyordum.kap kara gözlü siyah saçlı kız yazık diye söylendiğini fark ettim bir anda ona yöneldim biraz daha tarif etsene dedim o ise daha nasıl tarif edeyim diye söylendi gencecik kız işte toprak oldu gitti diye konuşuyordu..ismini biliyor musun diye söyledim hemen tam olarak bilmiyorum ama polisler kumsal diye bir şeyler söylüyorlardı tamam şimdi hatırladım kumsal sahil isimli bayandı sanırım.birden durdum emin misin dedim hasan o bildiklerim bunlar sadece Kenan neden bağırıyorsun dedi ve ben o anda oradan çoktan ayrılmıştım bile yürüyordum ama yürümek benim için artık bir şey değiştirmiyordu dün koşan ayaklar bugün olduğu yerde durmak istiyordu düşüncelerim düşüncelerime karışır olmuştu arada bir içtiğim sigarama sarılmıştım içime öyle bir çekiyordum ki her çekişte hıçkırıklara boğuluyordum bu hayata mı kızayım yoksa kumsalın bir deniz dalgasıyla benle gidişine mi yanayım bilemiyordum.saatlerce oturduğum yerden kalkamamıştım.kalkmaya çok kez denedim ama olmuyordu.hava kararmaya başlamıştı işi unutmuştum bile nefes almak bile umurumda değildi yavaşça yerimden doğruldum evimin yolunu tutmuştum.düşünüyordum tanımadığın bir kişi için bunlara değer miydi diye ama bir yandan da hayatta değebilecek nadir şeylerden birini yapmıştım sevmeği.çoğu insanın bile anlamını bilmediği seni seviyorum demeğe korktuğu bir hayatta ben tanımadığım sevgilim için ağlıyordum.evimin kapısını yavaşça araladım içeriye girdiğim gibi kendimi yatağıma uzattım.hayallere daldım bir yerlerde okuduğum sevdiğim bir şairin şiiri aklıma gelmişti onu yazarak ve baş ucuma asarak az da olsa kendimi rahatlatmak istiyordum.bunu en azından yıllar sonra günlüğü okuyan bir kişi olarak senin de hakkın var sanıyorum ve günlüğüm de de bu ufak şiire yer ayırıyorum.
FIRTINA,YANLIZLIK VE SEN
yüreğim yanıyor
dalgalar kıyıya
çarpar gibi
kalbime çarpıyor
ne oluyor bana
bilmiyorum
değişiyorum,suskunlaşıyorum
kendime kapanıyor
bir sana açılıyordum
sende yoksun
bir gül yaprakları gibi
döküldün uzaklaştın benden
o esen rüzgarı arıyorum
seni savuran rüzgarı
geriye esmesini söyleyip
geriye gel diye gülüm
işte hayat böyle bir şey kimileri sever de ölür kimileri ise yaşayarak ölür ben yaşayarak ölüyorum siz siz olun ilk fırsatı değerlendirin.yoksa günlüklere çok konu olursunuz…
SON