asıl o zaman yenik düşerim ölüme!
cesur olmalıyım bembeyaz ışıkların altından geçerken
tavana baktığımda lambalar güneşim olmalı
bir kıyıdan bir tutam bulut görmeliyim güzelim bahar rüzgarında
açışan mor sümbüllere benzer
bir tutam daha bulut görmeliyim annesini emen yavru köpeklere benzeyen.
gözlerine baktım mı katilimin denizi görmeliyim, kum, plajlar
bir kadının iskelede ayağını suya değerken görmeliyim
ağlamamalıyım!
çünkü biliyorum ki;
ağlarsam, asıl o zaman yenik düşerim ölüme!
gerçi hoş belki özgürlüğü bulurum ölmekte
bir kız çocuğu koşar elinde papatya demetiyle
yüreğime yüreğime dokunur, dokunur, dokunur
ağzı burnu ahh ne hoş, ne güzel tanrım!
yada bir oğlan çocuğu yanında yalnızlığın verdiği buruklukla
oturmuş bir taşın üstüne herşeyden habersizce!
yada yaşlı bir çınar, kavak ve meşe.
çünkü biliyorum ki;
ağlarsam, asıl o zaman
o zaman yenik düşerim ölüme!
ellerim bağlanır belki, tutulurum!
bir kadına tutulduğum gibi tutulurum!
çünkü biliyorum ki;
asıl yürüdüğüm bu kaldırım taşlarına
güller dikmek istemedikçe,
iplerin sıcaklığını anam, babam ve kardaşım ile
bir kış vakti bir kelepir evde
bir soba başındaymış gibi hissetmedikçe
asıl o zaman yenik düşerim ölüme!
çünkü biliyorum ki;