Yorucu ve yoğun geçen bir senenin ardından gelen bu tatilin çok daha güzel geçeceğini sanırdım. Bütün bir seneyi okul ve dershane arasında test kitapları içersinde geçirmiştim ve iyi bir üniversite, iyi bir iş, iyi bir kariyer tüm bunların hayalini kurarak süregelen kıştan sonra şu an aklımda olan tek şey deniz kum ve güneşti. Neyse işte günler böyle geçerken yine bir sabah babamın hiddetli sesiyle gözlerimi açtım. -Aşağı da seni bekliyoruz beş dakika içerisinde gelmezsen aç kalırsın haberin olsun Babam her zaman sert katı ve kuralcı bir insan olmuştur. Onun olduğu her yerde disiplin hakimdir. Tatilde olsanız bile.. Hemen elimi yüzümü yıkayıp aşağı indim. Annem yine mükemmel bir kahvaltı hazırlamıştı. -Hah Yiğitçim gel günaydın, geç söyle. Yerime geçmeden önce dört yaşındaki kardeşim Denizin yanağına bir öpücük kondurdum ve bu onun mızmızlanmasına sebep oldu. Babamın bakışlarının bana doğru kaydığını görünce bir hışımla yerime geçtim, yemeğe başladım. Her zaman ki gibi sofra da sessizlik hakimdi. Bir süre sonra ben ayağa kalktım: -Eline sağlık anne -Canım daha bir şey yemedin ki -Yok doydum ben. Babam son noktayı koydu -Bırak şunu Selda, doymuş ki kalkıyor. Kararlarını kendisi versin. O an “ bana kaç kere karar verme hakkı verdin de böyle diyorsun baba?” diyeyim dedim. Ama diyemedim her zamanki gibi içime konuştum. Ellerimi yıkarken yüzümü doğrultup karşımda duran aynaya bir baktım da evet artık kazık kadar adam olmuştum ama farkında bile değildim. Çünkü her zaman önüme sunulanları yaşadım. Babamın isteklerini karşıladım. Şu ana dek hayatım hep böyle geçti. Hayal meyal hatırladığım çocukluk anılarımda bile hep babamın hakimiyeti söz konusuydu. Oyuncak alırdık babam karışırdı. Parka giderdim babamsız bir adım bile atamazdım. Kimlerle arkadaşlık edeceğime de çoğu kez o karar verirdi. Ben babamın istekleri ve yöneltmeleriyle yaşayan biriydim işte hala öyleyim. Her zaman gölgemdeydi. Bu beni çok bıktırırdı ama söyleyemezdim. İşte en son üniversite tercihimi de beraber yaptık. Ben öğretmen olmak istiyordum ama tüm tercihleri mimarlık üzerine yazdık. Ama ben tercihleri teslim edeceğim gün son beş sıraya sınıf öğretmenliğini ekledim babamdan habersiz. Artık tek umudum o. İlk defa kendi istediğimi yapmak istiyordum. Eğer öğretmenlik çıkarsa kendimi kafesinden çıkmış kuş gibi özgür hissedecektim. Düşüncelere dalıp dakikalardır suyun açık olduğunu unutmuş bir şekilde aynaya bakıyordum. O sırada babam geldi ve öyle bir bağırdı ki yerimden sıçramıştım. -Ne yapıyorsun sen beş dakikadır burada? -Ellerimi yıkıyorum baba. -Bu kadar uzun el yıkanır mıymış? Aklın nerde senin, kazık kadar oldun diyorum ama çocuk çocuk hareketlerin var yeter be senden çektiğim. -Özür dilerim -Git burdan gözüme gözükme benim! Hemen odama yöneldim üstümü değiştirip dışarı attım kendimi. Hava çok sıcaktı. Güneşi iliklerime kadar hissediyordum. Evin önündeki banka oturup yanımdaki ağacı incelemeye koyuldum. Ta ki dakikalar sonra uzaktan bir kızın bana doğru geldiğini fark edene kadar. Etrafıma bir bakındım başka biri yok evet bana geliyordu. Upuzun beline kadar kahverengi saçları vardı, teni bronzlaşmış ama kumraldı. Gözünde havalı gözlükleri ve üzerinde uçuş uçuş kısa rengarenk bir elbise vardı. Yüzünde bir tebessümle saniyeler sonra yanımdaydı. -Merhaba,rahatsız ediyorum ama ben bir şey soracaktım -Merhaba, yok, buyurun -Siz bu sitede oturuyorsunuz sanırım -Evet. -Benimde dedemin bir evi var bu sitede ama ben ilk defa geliyorum ve bulamadım. Telefonumun da şarjı bitti o yüzden ulaşamıyorum. Adı Rasim. -Biliyorum bilmez miyim Rasim Amcayı. Oğluyla babam çok yakın arkadaşlar. Yoksa Hakan abi senin baban mı? -Evet babam -Dur ben seni götüreyim çok yakın zaten. Bu arada ben Yiğit. -Bende Zehra, memnun oldum. -Ben de Tüm bunları konuşurken birbirimize karşı o kadar sıcak ve samimiydik ki sanki yıllardır arkadaşmışız gibiydi. Ses tonu çok dinlendirici ve gülüşü gerçekten çok ama çok güzeldi.
İlk hikaye yazışım, elbette ki bir sürü eksiğim ve hatam vardır. İyi ve ya kötü yorumlarınız bana yön verecektir. Teşekkür ederim :)
|