Hikayeler

İcra Memurunun Karısı Versus İstasyon Şefi
Okunma: 2466
Verda Pars - Mesaj Gönder


İcra Memurunun karısı Marya Kutsapyetov, aynanın önünde, saçlarını aceleci hareketlerle taramaktaydı. Drebeski istasyonunun şefi Stephan Stepanoviç Şeptunov’la olan randevusuna geç kalmak istemiyordu. Yazın başından beri istasyonda gizlice buluşmaktaydılar. Şef yardımcısının, o yaz da izinli olması kendisi için büyük bir nimetti.

Sessizce arkasından yanaşan kocası Nazark, “Planımızı unutmadın değil mi sevgilim? Bir aksilik çıksın istemiyorum.” Diyerek karsının beyaz boynuna tatlı bir öpücük kondurdu.

Marya’nın aynadaki sureti, gülümseyerek, narin başını evet anlamında hafifçe eğmekle yetindi.

Kocası odadan çıkarken, “Benim şu hayırsız yeğeni de istasyonda bir memurluğa kapıladık mı, benden iyisi olmayacak sevgilim.” Diye şakıyordu bir İcra Memuru sesiyle.

Karısı Marya’nın aşifteliğini uzun yıllar önce kabullenmiş olan Nazark Kutsapyetov, fazladan gelecek birkaç rubleye hayır diyecek yaratılışta bir insan değildi. Karısını çok seviyordu fakat parayı ondan biraz daha fazla sevdiğini de kabul ediyordu. ‘Karım Marya’ diyordu içinden, ‘nasıl olsa yabancı erkeklerle fingirdemekten asla vazgeçmeyecek; bundan benim de üç beş ruble kazancım neden olmasın?’ İşte, karısının fingirdediği adamlardan, karısının iki üç samimi ellenmesi karşılığında para almaya da böyle başlamıştı. Kimi yazlar karısının kazancı, kendi maaşını bile geçmekteydi. Bu biçimsiz durumdan duyduğu rahatsızlığı ise, bahçesine yaptırdığı yeni çardağın altında serinleyerek atmayı başarıyordu.

Ah bir de şu hayırsız asalak yeğene bir iş bulabilseydi!... Bu konuda İstasyon şefi biçilmiş kaftandı. Herşeyden önce dürüst ve iyi niyetli bir adamdı. İstasyonda tek başına geçirdiği yaz gecelerinden sıkılmış; kadınlarla da fazlaca bir muhabbeti olmadığından öyle aman aman güzel olmayan Marya’nın samimiyetine vurulmuştu. Bu gece, 2:40 treninden önce istasyon şefi hala karısıyla birlikteyken, istasyona gidip onunla konuşacaktı.

Marya, aynadaki suretine son bir kez göz gezdirip; gördüklerinden memnun makyaj masasının önünden kalkerken; İcra Memuru böyle tatlı hayaller kurmaktaydı işte.

Nazark, her zaman yaptığı gibi evden çıkmadan önce para kasasının içini kontrol etmeyi ihmal etmedi. Yeşil rublelerinin yanyana dizilmiş uyuklamakta olduğunu bilmek ona sokakta yürürken güven verirdi. Bu geceden sonra İstasyon şefinden alacağı paralarla kasanın içinde biraz daha az boşluk kalacağı düşüncesi, Nazark’ın başını öylesine döndürdü ki; dışarı çıkarken karısına ‘hoşçakal’ demeyi bile unuttu.

Boş kaldırımlarda kendi ayak seslerini dinleyerek bir süre yürüdü ve sigara dumanına boğulmuş ilk bara kendini attı. Birkaç kadeh yuvarlayacak kadar daha vakti vardı.

Nazark, şehirde birkaç saat daha turladıktan sonra sözleştikleri gibi sabaha karşı saat tam iki de istasyondaydı. Şefle karısı Marya, rayların üzerinde onu beklemekteydi. Nazark duruma uygun olacağını düşünerek eline kalınca bir odun almış; sallamaktaydı. Fakat tam o anda Nazark’ın beklemediği birşey oldu ve İstasyon şefi olanca hızıyla kaçmaya başladı.

İcra Memuru neler döndüğünü anlayamıyordu. Çaresiz o da şefin peşine düşmek zorunda kaldı. İstasyon şefi, şeytan görmüş gibi kaçıyor, kendini raylardan raylara savuruyordu; Nazark’ta peşinden. 2:40 treni istasyona hızla yaklaşıyordu. Tren, İstasyon şefini kıl payı sıyırarak perona yanaştı.

Nazark, trenin altında parçalanmaktan son anda kurtulmuş olan İstasyon şefi’nin korkudan tir tir titreyen bedenini çalıların arasında buldu.  

“Ne oldu sana aziz dostum? Korkmuş gibisin, neden? Benim ben, Kutsapyetov. Neden koştun öyle? Marya senin böyle koştuğunu görünce, öyle panikledi ki, istasyonda düşüp bayıldı.” Dedi Nazark.

İstasyon şefi gözleri fal taşı gibi açılmış, “Vur bana! Hadi vur da bitsin bu işkence, karınla birlikte oldum! Günahkarım!” diye bağırmaktaydı.

Nazark, olan biteni anlayamıyordu; bu saate kadar Marya’nın onunla konu hakkında konuşmuş olması gerekiyordu.   

“Dostum! Seninle bir iş konuşacaktım sadece. Marya’m onunla elleşmekten hoşlandığını söyledi. Benim için bir sakıncası yok. Ancak takdir edersinki yasal olarak onun kocasıyım ve bu hizmetin karşılığını konuşmalıyız. Bu mesele için gelmiştim sadece ben. Prens Mihail karımla elleştiğinde bana iki yirmi beşlik verirdi; sen tek versen de olur. Bir de benim şu yeğene bir iş ayarlasak istasyonda diyecektim o kadar.”

Duydukları karşısında taş kesilen Şeptunov, körmüşçesine tökezleyerek istasyondaki odasına girdi, yatağına yığılıverdi.

Nazark, İstasyon şefinin beleşçiliğine mi sinirlensin, yoksa fal taşı gibi açılmış gözlerindeki utanca mı üzülsün kestiremiyordu. Yine de bildiği tek birşey vardı o da, her ne olursa olsun bu durumdaki bir adamdan şu anda para sızdırması mümkün değildi. Çaresiz evine doğru yollandı. Marya çoktan eve varmış olmalıydı. Gider gitmez ondan bu garip durumun hesabını soracaktı. Hatta kocası olarak onu biraz tartaklamaya bile hakkı olduğunu düşünüyordu.

Eve vardığında sokak kapısının ardına kadar açık olduğunu fark etti. ‘Marya, başına gelecekleri kestirmiş olmalı, kapıyı bile kapatmadan odasına saklanmış. Düşüncesiz kadın!’ diye geçirdi içinden öfkeyle. Sonra ilginç birşey dikkatini çekti; çalışma odası aydınlıktı. Kapıdan içeriye doğru uzandığında aydınlığa rağmen gözleri karardı. Kasasının kapağı ardına kadar açıktı ve içi, beyni kadar bomboştu.

Bir süre kasanın içindeki karanlığa gözlerini alıştırmak için hareketsiz bekledi. Gözleri karanlığa alıştığında da içinde durmakta olan küçük kağıt parçasını gördü.

Kağıtta şunlar yazmaktaydı:

“Sevgili kocam Nazark,

Dert etme, bana öğrettiğin gibi İstasyon şefine olan hizmetlerimin karşılığını üç aydan beri almaktayım.

Bununla birlikte sana olan hizmetlerimin karşılıksız kalması da bir süredir bana saçma gelmekteydi. Hepsini tek seferde almaya karar verdim.

Not: Sana son bir iyilik yapıyorum. Bundan böyle hayırsız yeğenini düşünmek zorunda değilsin çünkü onunla birlikte gidiyoruz. Bu iyiliğimin karşılığında ise aldığım tek şey zevk dolu geceler olacaktır.

Sevgiler

Marya”




Verda Pars



Yorumlar (4)
Verda Pars
Not: Bu hikaye Çehov'un İstasyon Şefi adlı hikayesine nacizane bir göndermedir.

Serkan Tasdemir
tarzının biraz dışına çıkmışsın bu hikayede sence de öyle değil mi? yakışmamış sana bu yazı tarzı, nerde alet günlükleri nerde luyu nerde bu? yaşlandıkça yumuşuyor musun ne? :)))

Ozan Rudolfo
Nazark'a Nazar değmesin :) Marya bize de gelsin:)

Hatice Taşdelen
Sürükleyici bir anlatım olmuş. Ben çok beğendim. Bu da nacizane benim görüşüm:)


İçeriği Paylaş

Arkadaşını davet et
Adınız Soyadınız:
Arkadaşınızın e-mail adresi:

Popüler Yazarlar
   YazarPuan
1 .. .. 7171
2 Eyyup AKMETİN 5549
3 Firari Fırtına 5068
4 Hep de Böy 4544
5 Mustafa Ermişcan 4479
6 Hasan Tabak 4168
7 Nermin Gömleksizoğlu 3786
8 Ömer Faruk Hüsmüllü 3707
9 Uğur Kesim 3537
10 Sibel Kaya 3479

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar




Özgür Roman

Romanlar- Hikayeler - Denemeler - Senaryolar - Çocuk Kitapları - Şiirler - Günlükler - Yazarken - Röportajlar - Forum - Biz Kimiz? - RSS

Çevrimiçi Kullanıcı Sayısı:2918 
 Özgür Roman üyelik sözleşmesi için tıklayınız 

© Özgürroman 2008 - 2011 - info@ozgurroman.com