Kaç gündür, belki de kaç aydır elime kağıt kalem almıyorum, alamıyorum… Benim gibi derdini harflere, cümlelere ve yazılara dökenler bilir bunun ne kadar zor bir şey olduğunu. Şuan bile önümde bilgisayar parmaklarım klavyenin tuşlarında. Alamıyorum elime o kalemi, yazdığım her cümlede bir acı, değişen her sayfada bir göz yaşı bırakmaktan yoruldum belki de… Belki de artık yazdıklarımı kabullenmekten korkuyorum. Çünkü ne zaman geçsek o masanın başına, ne zamanki elimize o kalemi alıp yazmaya başlasak işte o an her şey bitmiş oluyor. Çükü devam eden bir şeyi yazmıyoruz, yazamıyoruz… Ya biz bitmiş oluyoruz, ya da onlar. Yazarken kabullenmekten korkuyoruz bazen, bazense yazarken kabulleniyoruz gerçekleri. Bu karmaşık dünyanın en karmaşık yaratıklarıyız aslında. Ve bazen yazarak çözebiliyoruz bu karmaşıklığı. Edip Cansever’inde dediği gibi; “Neden yazılır bir şiir. Neden okunur bunca yazı. Çünkü nasıl alışabilir başkaca. İnsanın karmaşıklığı… “ İşte bu yüzden parmaklarınız uyuşana kadar yazın. Yazın ki içinizde bir yerlerde kalmasın yaşanılanlar. Açın kağıdı, kalemi ve içinizde kalan kimseye söyleyemediklerinizi yazın. Yazın işte, o harflerle beraber kaybolsun üzüntüler, kederler… Yazın ki geriye dönüp baktığınızda ne kadar güçlü olduğunuzu tekrar tekrar hatırlayabilin.

|