Denemeler

paranoyadan arta kalan
Okunma: 2504
Enes Evci - Mesaj Gönder


Yazmakla sorunlu, kısmen sorumlu ve çoğu zaman zorunlu gibiyim. Yaz yaz yaz yaz parmaklara kan oturdu. Sonra sigara iç ve tekrar yaz. Balkona çık ve tekrar yaz. Balkon manzaram; engin, karışık, çarpık ve soysuz. Tek bakışta milyar tane ufak detayı göremeyeceğiniz cinsten. Hepsini ezberledim. Soldaki göl, karşımdaki otoban, dibimdeki evler, lojmanlar ve bahçeleri.

Yaz yaz yaz gitar çal, parmaklara kan otursun. Kireçlenme başlıyor ufaktan sanırım. Parmaklarım ağrıyor, sadece parmaklar olsa sorun değil beynim, ruhum ve tüm iç organlarım. Her gün bir yenisi. Bugün ciğerlerim benimle konuştu “fazla sigara içiyorsun” dedi, geçenlerde beynim: “fazla düşünüyorsun”, ondan daha da önce gözlerim: “detaylar beni yoruyor” dedi.

Aşk! Neye duyacağımı sapıttığım birim. Kutsallığa kendimi teslim edemeyişimin sıkıntısı. Kuzey güney doğu batı. Kudüs Mekke İstanbul İzmir. Bir yön bul kendine ve git oraya doğru diyor birileri. Fısıltılar. Nahif ve sessiz söylenen dedikodular.

Televizyon ve içindekiler çıldırmış, kusmak istiyorum. Gazetelerdeki manşetler; siyaset, spor, magazin, cinnet, cinayet, ceninler, cinler, cennetler ve cehennemler. Biri düğmeye bassın. Durdurun. Çok hızlı çok tedirgin edici çok şiddetli ve çok agresif.

Kelimeler birbirine benziyor. Kibrit kibir, agresif depresif, aşk meşk, diyalog monolog, pesimist optimist. Türkçe öğretmenimin adını hatırlamıyorum. Tebeşirin elimde bıraktığı izi özledim. Havada uçan toz tanecikleri, okul sınıflarında sobada yaktığımız eskiden kalma saman kağıtları üzerinde sınava çekilmiş öğrencilerin kağıtları. İdealist öğretmenlerin müdürle çatışıp sonra mecburen boyun eğmeleri. Katı plastikten yada bezden bozma plastikten beslenme çantaları. Son kullanma tarihine bir gün kala milli eğitimin dağıttığı bedava sütler. Ataç kullanmama rağmen yinede buruş buruş olan defter uçlarım.

Yaz yaz yaz yaz parmaklarıma kan oturuyor. Otursun, iyidir çürürcesine renklenmek. Kışları akşam beşte havanın kararmasına hep bir özlem duyarım ama her seferinde en çok yaz mevsimini sevdiğimi söylerim. Ve aşk! Lanet olsun ve kahrolsun en güzel şiirler ve şairler. Kafiye bulamadığım anlarda kırmak istediğim gitarım, işte orada! Karşımda, dimdik. Perde araları kirlenmiş, ve çelik tellerin sapa bakan kısmının altında terleyen elimin bıraktığı kirler. Kulak çöpü ile temizlediğim boşluklara yine toz oturmuş. Parmaklarıma kan oturmuş.

Bira, şarap, votka, likör, esrar, kokain ve para. Dönüyorlar çevre dünyalarda ve bu dünya sakinlerinin gözleri baygın, dilleri morarmış. Ölüm ne kadar güzel ve ne kadar çirkinleşiyor. Parlak renkli saçı olan kız, sıcak havalarda Paris markalı bir entari, soğuk havalarda kot üstüne ceket giyen. Dövmesi var vücudunun çeşitli yerlerinde. Her şeyi internetten öğreniyor hani ve özel kolej mevzunu. Babası yanağını hiç okşamamış, kredi kartına boğmuş. Ve bir sürü anahtar. Araba, ev, garaj, villa, yazlık. İnternet, televizyon, bar, club, lüx araba, alkol ve uyuşturucu. İşte o kız. İnşaatta bulunuyor, altına sıçmış, ağzı köpürmüş göğsündeki melek kolyesinin üstünden göbek deliğine kadar salyaları akmış. Uzun ve bakımlı tırnaklarından bazıları kırılmış. Saçı henüz kabası atılmamış inşaat duvarına tel tel takılmış. Suratında anlamsız bir gülücük. Şırınga vajinasının hemen sol üst kasığına saplı. Ailesi iğne izlerini görmesin diye kasıktan alıyormuş. Parmaklarıma kan oturuyor. Ağrıyor.

Şarkılar çalıyor insanlar, her geçen gün yeni bir isim her dakika yeni bir surat. Pudralı yüzler, metrosexüel erkeklerin dünyasında egemen çıplak kadınlar. Bir sürü kozmetik markası. Optik cihazlar. Kaydeder, keser, ekler, şekil verir veya siler. Her şeyimiz kayıtlar altında. Profil siteleri, bloglar. Google artık mahallemizin muhtarından daha çok biliyor mahallelerimizi. Evimin koordinatı, bana dair istatistikler. Operatörden ruhsuz bant çekimi kadın sesi arıyor yine. Ekonomik paketten bahsediyor. Daha üst paketleri bana söylemeye gerek bile duymadan. Biliyor çünkü paramın hacmini. Haplarımı ihmal ediyorum, aslında hapa şuruba tıpa inanmıyorum.

Yoruluyorum, nefes almak bile yoruyor. O uzakta ben onun uzağının ırağında. Bu ne biçim bir acıdır Ya Rabbim! Bu ne büyük bir yarıktır. Dikiş tutmaz bir hal. Doktorlar attıkça dikişi patlıyor. “İçerim yanıyor yar yar, yaram pek derin, bana nazlı yardan aman bir haber verin” Şarkılarda kifayetsiz kalıyor yer yer. Bir hap bir şurup bir doktor, bir hastane, bir merhem! Hani nerde? Aşk! Dedim ya işte. Aşk. Rengi var mı bunun? Boyu? Eni? Şekli? Her bünyeye aynı yerden girip aynı yerden yayılan ve farklı şekilde öldüren bir hastalık. Milyarlarca şarkı, milyarlarca kitap, trilyonlarca şiir ve binlerce film çekildi değil mi bu mevzu hakkında?

İçim daralıyor. Sıkılıyorum. Kan geliyor, irin geliyor, kusmuk geliyor ağzıma. Sıkı sıkı kapa ağzını, yutkun! Kapa gözlerini. Bir, iki, üç nefes al ver. Bir, iki, üç nefes al verme! Kapat gözlerini, geriye at başını. Koltuk terinden ıslanıyor. Mor mor terliyorsun. Gözünüzden kan geldi mi sizin? Ağlamaktan. Yürümek. İnsanların arsında. Sanki insanlar dikenli çalı çırpı gibi. Çarparsın. Metropol çocuğusundur. Kalabalıklara alışkınsındır. Şurası onunla oturduğun bank, şurası en sevdiğiniz lokanta, şurası onun otobüs durağı ve şurası en sevdiğiniz hediyelik eşya stantlarının olduğu mağaza. İnsanlar dikenli çalı çırpı gibi. Aralarından süzülmek mümkün değil, kıs gözlerini varsa tak gözlüğünü oğlum Enes. Yürü tenini çizsin hatta delsin bu insanların dikenleri. Ve hatıralar. Hatırlanması gereken ve unutulması gerekenler olarak ayırdıkların. Hep unutulacakları hatırladığın, hatırlanması gerekenleri unuttuğun anılar. Nefes al ver ve gözlerini kıs, gömlekse giydiğin kaldır yakalarını. Tanımasınlar seni. Özledim be! Çok özledim.

“Acıtasyon yapmak değil derdim veya fakir edebiyatı” derler ya. Ben tam tersine yapacağım. Yapmalıyım, yapmam gerek. Çünkü hissettiklerim bunlar. Kendi kendimi rezil etmek istercesine bir intihar biçimini seçtim. Yazıp yazıp attım bu ulvi gördüğünüz boktan çöplüğe. Ben yazdım sizler okudunuz. Ve kısmen ders çıkardınız yada hususi nefret ettiniz. Özendiniz mi? Bir adım geriye git! Gelme, gelmeyin üstüme. Bugün başta kendim olmak üzere herkese küfür edip sataşasım var. Dipsiz bir dünyayı şişeye benzet, dibinde alkol olduğunu düşün ve atladığımı. Tıpasının takıldığını düşün. Çalkalandığımı düşün. Habersizce çalkaladığını beni.

Oksijen bitiyor gibi. Botanik bahçede gece bir sürü bitkinin arasında uyuyor gibi bir his. Oksijen azalıyor. Göz yaşı bitince dil devreye giriyor, konuşuyorsun. Kimle? Kendinle. Yaz yaz yaz ve parmaklarına kan otursun.


31.07.10 saat 23:43 Cumartesi
Enes Evci’den bu yazıyı okuyan herkese.



Enes Evci



Yorumlar (19)
Sedef Kara 2.8.2010 14:55
Bitmesini istemediğim,bitmesse delireceğimi düşündüğüm bu yazı için;benden sana selamlar...Oku oku içime kan oturdu,gözlerimden beynime daldı girdap.Eski bir yara bulup deşmesi lazım,kan kaybı gerek bünyeye...

Uğur Kesim 2.8.2010 20:15
Bravo Enes çok güzel bir yazı! Kendi iç dünyanı çok güzel yansıtmışsın.Takdir etmemek elde değil.Çok yalın ve gerçek!Neyse öyle,sade ve fütursuz çok nadir yazarda bulunan bir durum bu.Kendini koru senden beklediğimiz çok daha güzel yazılar, devam et yazılarına.Biraz daha iyimser hayata sarılarak...

Enes Evci 2.8.2010 22:19
Teşekkürler Sedef, Uğur abi senin yorumun daha bir özel anlam taşıyor beninm için, eyvallah.

Nymphe ehp 2.8.2010 23:40
Buda hayat mı be...Üff içim biranda karamsarlaştı.

Enes Evci 3.8.2010 09:55
:) Hayat tabiki, bak burda hemde. Teşekkürler yorum için.

mert ağaoğlu 3.8.2010 10:03
süpersin enescim uzun zaman oldu siteyi ziyaret etmeyeli özlemişim yazılarını ...

A'Gül ... 3.8.2010 10:35

Huysuz çocuk, seni arıza..
Çiçek ve böceklerden, zıplayan karacalardan-kaldı mı ki- söz etsene! Kusman bitmeyecek mi?

Eski halime benzetiyorum seni,sıcakta içim buz gibi oldu.
Artık, bu da nasıl yorumsa!


Enes Evci 3.8.2010 10:45
Teşekkürler Fazıl, Ayşegül Hanım'a da spesyal bir teşekkürü borç edinirim an itibari ile.

A'Gül ... 3.8.2010 10:55

Aynaya bak,ona teşekkür et!
Hala buralarda oyalanıp sallanıyorum,sen ve senin gibi bir kaç sevgili arkadaş yüzünden.Bir de emeklerimiz var tabii..

Enes Evci 3.8.2010 11:00
Tutuyorsam seni, sana ait olan zamanı, varsa bu beceri bende ne mutlu bana.

melek. melek 3.8.2010 11:31
Dün okudum ama bu gün yorumluyorum. Bunun sebebi ise dün söyleyecek hiçbirşey bulamadım bi solukta okudum iki kelime daha fazla olsaydı boğulacaktım herhalde bunu Enes'e de söyledim. Tebrikler Enes böyle nefes kesen yazılarını hep bekleyeceğim....

Enes Evci 3.8.2010 11:34
Eyvallah Melike

Enes Evci 3.8.2010 11:38
Saygılar sizinle

Uğur Kesim 3.8.2010 14:46
Türk insanının günümüz dünyasındaki bunalımını anlatan çok güzel bir yazı bu yüzden tekrer yorum yapmak gereğini duydum tekrar tebrikler yazar kardeşim...

masal ulu 3.8.2010 23:42
hayatın her yönüyle anlatıldığı bir yazı..
grcekten çok etkilendim.. tebrik etmek üstüme vazife olur mu bilmem ama nazcizane bi tebrikler :)

By Pencil 4.8.2010 00:15
şu yazıları okudukça sana değiş diyesim gelmiyor tebrik ederim kardeşim :) kendini yorma fazla ak düşer sonra saçlarına umarım anlamışsındır ;)

Enes Evci 4.8.2010 21:43
Teşekkürler güzel dilekleriniz ve yorumlarınız için. Paranoya Yeşil Reçete ve Paranoya Kırmızı Reçete diye 2 tane daha yazı yazmayı düşünüyorum işin açığı. Devam niteliğinde değil daha değişik konulara bu formda bakma olarak. En sevdiğim kısa yazım bu oldu arkadaşlar bu arada. Kendi kalemimin olgunlaştığını bu yazıda hissettim, yalan yok.

Nermin Gömleksizoğlu 12.8.2010 13:45
Hepimiz zaman zaman değişik duygular içine gireriz.Birbirinden farklı duygular gibi görünsede, buluştuğumuz nokta aynıdır belkide...
Patlamaya hazır bir bomba gibiyiz.Fakat ben bu yazıda her bombanın farklı bir ses çıkardığını öğrendim.Kimi bomba yerinde patlar, kimi zamansız,kimi sessiz,kimide her bombanın yapmak istediği fakat farklı sebeplerden dolayı beceremediği patlayışı yapar.Aslında farkında olmadan hepsinin adına patlar.

Tebrikler Enes öyle bir yazıydıki, bir çırpıda okumamak mümkünmü...
Yüreğine sağlık...

müsade oğuz 12.4.2011 19:00
Bazen nekaadar teknoloji varsa okadar iğrençlik oldğunu düşündüğüm anlarda bu kusma hissi bende de oluyor.Bir televizyon programlarındanbirinde bir kadın konuşurken dikkatimi çekmişti. Kadının oğlu çok güzel bir eğitim almış. iyi bir çocukken eroin batağına düşüyor ve ölüyor. Kadın iyi bir avukatmış ama ne diyordubiliyormusun keşke adını bile bilmediğim birköyde tarlada çalışan bir kadın olsaydım ve oğlumu bu şekilde kaybetmeseydim. Bu sözler beni çok etkilemişti.Ben de bir anne olarak bu soysuz dünyada çocuklarımuı nasıl yetiştireceğimin kaygısını taşıyorum.Sizin bu iç dünya çatışmanızı bende yaşıyorum yazınız güzeldi. kusura bakma biraz uzun oldu.


İçeriği Paylaş

Arkadaşını davet et
Adınız Soyadınız:
Arkadaşınızın e-mail adresi:

Popüler Yazarlar
   YazarPuan
1 .. .. 7160
2 Eyyup AKMETİN 5497
3 Firari Fırtına 5060
4 Mustafa Ermişcan 4472
5 Hep de Böy 4316
6 Hasan Tabak 4160
7 Nermin Gömleksizoğlu 3777
8 Ömer Faruk Hüsmüllü 3700
9 Uğur Kesim 3529
10 Sibel Kaya 3471

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar




Özgür Roman

Romanlar- Hikayeler - Denemeler - Senaryolar - Çocuk Kitapları - Şiirler - Günlükler - Yazarken - Röportajlar - Forum - Biz Kimiz? - RSS

Çevrimiçi Kullanıcı Sayısı:4992 
 Özgür Roman üyelik sözleşmesi için tıklayınız 

© Özgürroman 2008 - 2011 - info@ozgurroman.com