Hikayeler

La Prezidenta
Okunma: 377
Levent Özgür - Mesaj Gönder


1.
Size biraz Türk sanat müziği koromuzun başkanından bahsetmek
istiyorum. Türk sanat müziği korosunun başkanı mı olur diyorsanız La
Prezidenta’yı tanımadığınız içindir. La Prezidenta, Allah onu başımızdan eksik
etmesin (A.O.B.E.E) üniversite yıllarında anarşist fikir kulübüne bile 3
günlüğüne de olsa başkanlık yapmış bir şahsiyettir. Hükümet gibi kadın diye bir
laf mutlaka duymuşsunuzdur, diğerleri hükümetse La Prezidenta parlamentodur, öyle
düşünün. Vefa bilmez anarşistler neden sonradan La Prezidenta’ya karşı
ayaklanma başlatmışlar bilmiyorum ama zaten anarşiste güven olmaz. Kim bilir
neler yapmışlardır La Prezidenta’ya(A.O.B.E.E)?
Ben koroya girdiğimden beri La Prezidenta’nın haksız olduğu
bir durumla karşılaşmadım. Bir kere koroyu bugünkü haline getiren kesinlikle ve
kesinlikle La Prezidentadır, bunu kabul etmemek düpedüz nankörlüktür. La
Prezidenta’dan önce koromuz toplanır, öylesine hepimizin bildiği şarkıları
söyler, sadece eğlenirdi, ama bir disiplinimiz yoktu. İsteyen istediği zaman
gelir istemediği zaman gelmezdi, sırf popüler şarkıları söylerdik. La
Prezidenta gelince her şey değişti, artık disiplinli bir şekilde toplanıyoruz,
arada gezilere gidiyoruz, konserler veriyoruz, ama bazı hainler La
Prezidenta’ya karşı çıkıp rakip koroyu kurdular, o nankörlerin isimlerini
ağzıma bile almak istemiyorum. Bazen duyuyorum saçma sapan şarkılar söyleyip
güya eğleniyorlarmış. Oysa La Prezidenta sayesinde Dede Efendileri, Rum
bestecileri öğrendik, tangolar, şansonlar derken hem öğrendik hem söyledik.
Yani aslını söylemek gerekirse bazen sıkıldığım da oldu ama sonuçta La
Prezidenta koromuz için çok şey yaptı. O nankörler gibi vefasızlık yapacak
değilim. Rakip koroda zaten bildiğimiz şarkıları disiplinsiz bir şekilde
söyleseler ne yazar. Yaşasın La Prezidenta!!!
Bakın size bu muhterem hanımefendinin ne kadar köklü bir
aileden geldiğini anlatarak başlayayım. Benim için onula aynı koroda olmak bile
çok büyük bir ayrıcalık. La Prezidenta İstanbul’a taşınana kadar 17 kuşak
boyunca Kayseri’nin Kaleiçi’nde yaşamış. Kaleiçi, Kayseri’nin tüm soylularının
yaşadığı yere deniyormuş, La Prezidenta bir kere anlatmıştı. Soyu prenslere,
prenseslere dayanır La Prezidenta’nın. Baba tarafından ailesi Osmanlı zamanında
tımar sahibiymiş, ailesinde hem Rum prensler, hem Ermeni prensler, hem de Sabataycı
prensler varmış. Anne tarafı ise yine kuşaklardır Kayseri’nin Kaleiçi’ndenmiş
ama bir yandan da bir Litvanya kraliçesinin soyundan geliyormuş. Hatta kraliçe
Elizabeth’le ve Yunanistan kralıyla bile akrabalıkları olduğunu anlatmıştı bir
kere. Tabii çok alçakgönüllü olduğu için bunları aslında gizli tutar, siz siz
olun sorup utandırmayın La Prezidenta’yı. Bir de Fuat Güner Özkan’ın şarkısı
“peki peki anladık” La Prezidenta için yazılmış. Bir kere Fuat Alanson
televizyonda anlatırken dinlemiştim. La Prezidenta zamanında Fuat Güner Özkan
üçlüsünün de ilk grubunun kurucusuymuş aynı zamanda.
Çok çok iyi bir eğitim almış olan La Prezidenta, bir İngiliz
gibi İngilizce, bir Fransız gibi Fransızca konuşur, Farsça bilir, Kuran okumayı
bilir, eski yazıyı okur, ayrıca Kaysericeyi çok iyi bilir, Azerice, Kazakça,
Türkmence, Özbekçe, Gagavuzca ve Kırımtatarcayı da çat pat konuşur, Sanskritçe
ve Latince bildiğini de söyleyenler var ama onlardan o kadar da emin değilim.
Bugün beni telefonla aradı, hemen atladım yanına gittim.
Yine düşman korodaki nankörler canını sıkmıştı. Telefonda hararetli bir şekilde
anlattı. Bizle aynı yerde konser vermeye karar vermişler. O sinirli halini
duyunca hemen yatıştırmaya evine gittim. Olağan Şüpheliler filmini seyrettiniz
mi bilmem. Onda filmde bir laf vardı belki hatırlarsınız: “La Prezidentanin
Tanrı inancı çok kuvvetli değildir ama Tanrıdan korkar. Bense Allah’a inanırım
ama korktuğum tek kişi: La Prezidenta”.
Gittim de ne göreyim, bir eliyle yemek yapıyor, bir eliyle dikiş
dikiyor, bir yandan torunlar orda ortalığı toz duman etmiş, onlara bir şeyler
söylüyor, bir yandan beste yapıyor bir eliyle bendir çalıyor, telefonda da
baktım Nilay’a bağıra bağıra nankör korodakilerin yaptıklarını anlatıyordu. “La
Prezidenta” dedim “ben geldim”, beni ne gördü ne de duydu. Baktım, bahçede
inşaat işi yapan ustalara talimatlar verdi, daha sonra evde çalışan hanıma hem
talimat verdi hem çemkirdi. Beni hala görmüyor. Kendine gelmesini bekledim, o
sırada telefonu bırakıp komşusuna bir şeyler anlatmaya başladı, yanına gittim,
“La Prezidenta” dedim, o anda beni gördü, “sen mi geldin mantı koyayım yer
misin?” dedi. Öyle biridir La Prezidenta, çok cömerttir. Mantıyı koydu
tabağıma, o anda tekrar telefonu çaldı. Yüksek sesle telefonla konuşmaya
başladı tekrar. Baktım başı çok kalabalık, mantımı yedim, rahatsız etmeyeyim
diye evime geri dönecektim, bir kahve koydu önüme. Herkesin nasıl kahve
içtiğini ezbere bilir, sormadan ikram eder. Geldi oturdu, “ya demek” dedim
“bizle aynı yerlerde konser düzenleyeceklermiş”. “Bu nasıl terbiyesizlik, ne
biçim bir nankörlük”, dedim, “evet” dedi, “hem de bizden tam bir hafta önce”.
“Yarın tüm koroyu davet ettim, hem meşk ederiz hem ne önlem alacağımıza karar
veririz” dedi.
Dedim “La Prezidenta, ne yapacağız ki salonun parasını
vermişler, konser düzenleyecekler”. “Hayır” dedi “yapamazlar, yaptırmam, ne
hakla dedi bizden önceki hafta bizle aynı yerde konser düzenliyorlar, orayı ben
buldum, hem koskoca İstanbul’da başka konser salonu mu yokmuş” dedi. Tam o anda
içeriden önce “taaak” diye bir ses geldi. Hemen arkasından bir çocuk ağlaması
ve bağırışma. Koşar adım çocukların oynadığı odaya gitti. Baktım saat geç
olmuş. “La Prezidenta ben en iyisi ufaktan kaçayım, sen de torunlara bakarsın”
dedim. Beni duydu mu bilmiyorum ama “yarın görüşürüz” dedim tam çıkacakken,
“Whatsapp’tan yazdım ama gören olur görmeyen olur, herkesi tek tek ara da
gelsinler. Yarın konuşuruz.” dedi ve torunların yanına gitti.  
Sonra baktım La Prezidenta Whatsapp’tan yazmış.
“Herkesi 2den sonra bekliyorum” demiş.  
2.Ertesi gün
Sabahtan gittim meşk için harıl harıl bir çalışma var evde.
7 çeşit mantı hazırlamış La Prezidenta. “Tüm ekip geliyor koromuzun Suat
analizini yapacağız. Söyle herkese “güçlü yönlerimiz, zayıf yönlerimiz,
fırsatlar, tehditler herkes biraz düşünsün” dedi. “La Prezidenta Suat analizi
nerden çıktı? Meşk yapmayacak mıydık” dedim. “Tabii tabii meşk yapacağız ama
Suat analizi de yapmamız gerekiyor” dedi. Tabii bana bir şey söylemek düşmez,
La Prezidenta’nın söylediği bizim için emirdir. “Tamam La Prezidenta” dedim.
Evi şöyle bir dolaştım. Bahçedeki koltuklar çok güzel hazırlanmış. Bir tarafta
içkiler var. Bir baktım büyük bir beyaz yazı tahtası. “İçimden Allah Allah bu
da ne?” dedim. O arada kapı çaldı. Kimmiş diye bakmaya gittim. Tufan Abi gelmiş
elinde kanunuyla. Selam sabahtan sonra “Tufan Abi” dedim “Suat analizi
yapacakmışız, nankör korodan kimse seni tehdit etti mi” diye soruyor La
Prezidenta. Tufan Abi suratıma garip garip baktı, “Suat analizi ne demek” diye
sordu, “Ne bileyim” dedim “La Prezidenta söyledi. Tehdit edenler varsa ne cevap
vereceğimizi düşünün” dedi. Tufan Abi suratıma garip garip bakıp kanununu
yerleştirmeye gitti.
Nerdeyse herkes gelmişti. Bir yandan içki içenler, bir
yandan ufaktan ufaktan meşk edenler. La prezidenta “hadi herkes toplandı Suat
analizine başlayabiliriz” dedi. Hepimizi beyaz yazma tahtasının başına çağırdı.
Baktım “SWOT Analizi” yazıyor tahtada. Tahta, bir paralel bir dik çizgiyle 4
parçaya bölünmüş. Sol üstte “Strengths (Güçlü Yönlerimiz)”, sağ üstte
“Weaknesses (Zayıf Yönlerimiz)”, sol altta “Opportunities (Fırsatlar)”,
sağ altta “Threats (Tehditler)” yazıyor. “Sevgili koro” dedi. “Bugün meşk
öncesi Suat analizi yapacağız yani koromuzun güçlü, zayıf yönlerini, önümüzdeki
fırsatları ve tehditleri tespit edeceğiz”. “Hadi arkadaşlar güçlü yönlerimiz
nelerdir söyleyin” dedi. İçimden dedim “yine La Prezidenta bizi uçuracak bir
şeyler düşünmüş”.  Ben hemen "Başkanımız" dedim. La Prezidenta
"Efendim" dedi, "yani" dedim, “başkanımız en güçlü yönümüz.”
Hafif mahcup oldu, gittim, elinden kalemi aldım, büyük harflerle
"BAŞKANIMIZ LA PREZİDENTA" diye yazdım. Herkes alkışlayınca mahcup da
olsa itiraz edemedi. Sonra bazı arkadaşların eklemeleri oldu: “engin müzik
bilgimiz”, “dede efendileri söyleyip çalmamız”. Sonra tekrar ben sözü ve kalemi
alıp “İstanbul’un en başarılı amatör Türk sanat müziği korosu olmamız” yazdım.
Alta başka eklemeler de yapıldıktan sonra La Prezidenta “Sıra geldi zayıf
yönlerimize” dedi. Eğlenmeye gelen arkadaşlardan bir kısmı yavaş yavaş
sıkılmaya başlamıştı sanıyorum ben: “zayıf yönümüz yok” dedim. Kimse de
bulamayınca boş bıraktık. Baktım çocukların bir kısmı kaynatmaya başladı,
sigara içme bahanesiyle uzaklaşanlar da olunca korodaki arkadaşlar adına ben
utandım La Prezidenta’dan. Kadın o kadar hazırlık yapmış, düşünmüş, kim bilir
yine neler neler yapacağız kadını dinleyeceklerine kendi aralarında
konuşuyorlar. Sonra sıra geldi fırsatlar kısmına. La Prezidenta “Fırsatlara ne
yazabiliriz?” dedi. Ben tekrar “La Prezidenta gibi bir başkanımız olması”
dedim. Tekrar olduğu için kabul etmediler. Kudüm virtüözü arkadaşımız Şevki
“belki televizyona çıkabiliriz” dedi. Ben içimden “yılbaşı çekilişi desem” diye
geçirirken Nilay: “yılbaşı çekilişi” diye bağırdı. La Prezidenta ne alakası var
der gibi baktı ve yazmadı. Fikirler ardı ardına geliyordu. 1-2 başka ıvır zıvır
da yazdıktan sonra Tufan Abi’nin sesi duyuldu arkadan: “La Prezidenta” dedi,
“konsere İlber Ortanca’yı konuşmacı olarak falan çağırdınız mı full çeker
salon” dedi, “Nasıl olsa arkadaşsınız. Ya da Fuat Güner Özkan gelse bir şarkı
söylese”. La Prezidenta’nın çok hoşuna gitti bu fikirler. Tahtaya FGÖ yazıp
“Efciö” dedi, altına da “İlber Ortanca” yazdı. Sonra kudüm virtüözü
arkadaşımız: “ben de üç dört şarkı söylemesi için TRT sanatçısı Şaika Hoşses’i
çağırırım” dedi. Keyifle onu da yazdı La Prezidenta. Neşesi iyice yerine
gelmişti. Sıra gelmişti tehditlere. “Nankör koro” dedim hemen. “Hah!” dedi La
Prezidenta. “Onlar hem nankör, hem koro, onlara bundan sonra kısaca Nanköro
diyelim”
“Görür onlar gününü” dedi, “öyle bir konser vereceğiz ki
kıskançlıktan çatlayacaklar hatta kendi konserlerini iptal edecekler”. Oydu
buydu derken, bir de baktım, tahtanın başında pek kimse kalmamış. La
Prezidenta(A.O.B.E.E), o yüksek enerjisiyle hepimizi topladı. Bir yandan
mantılar, zeytinyağlılar, salatalar, bir yandan içkiler, bir yandan meşk
ediyoruz, çok çok keyifli geçti, ama meğer o Suat analizi sırasında çaktırmadan
kaçanlar olmuş. Canım bu işe çok sıkıldı ama belli etmedim. O gece çok
eğlenceli geçti, fakat ortalık da bir o kadar dağıldı, gecenin sonlarına doğru
koltuklara sızanlar mı dersiniz, köşelere çekilenler mi dersiniz, hala meşke
devam edenler mi dersiniz, bağıra çağıra konuşanlar mı dersiniz her telden
çalan insan vardı. Yavaş yavaş insanlar evine gitmeye başladı, içimden “eyvah”
dedim “La Prezidenta bu dağınıklığın nasıl üstesinden gelecek” çaktırmadan
ufaktan ufaktan ortalığı toparlamaya başladım. La Prezidenta bana gelip “bırak
bırak ben toplarlarım ortalığı” dedi. Yardım edene izin vermiyor, etmeyenlere
ortalığı dağıtıp yardım etmiyor diye söyleniyor. Etrafın hali felaket, baktım
benden başka yardım etmeye niyetli kimse de pek yok, herkes de evine gitmeye
başladı, ben yavaş yavaş ortalığı toplarken bir baktım La Prezidenta motoru
turboya takmış. O ne hızlı toparlama öyle. Ben salonun köşesinden başlarken ev
mum gibi tertemiz oldu. Gözlerime inanamadım kısa süre içinde ev sanki hiç
dağılmamış gibiydi. Bir tane eğri duran biblo bile yoktu ortalıkta. Zaten La
Prezidenta’ya Amerika’da turbo girl derlermiş. 10 parmağında 20 marifet
maaşallah. “Yaşa be La Prezidenta” dedim ve daha da rahatsız etmemek için
evimin yolunu tuttum ve yatıp uyudum.
3.Ertesi Gün
O gece o kadar yorulmuşum ki ancak öğlene doğru uyandım.
Telefonuma bir baktım ki ne göreyim Whatsapp koro grubunda 214 mesaj. Hızlı bir
şekilde okumaya çalıştıysam da pek anlamadım. Bizim La Prezidenta insan mıdır
insanüstü bir varlık mıdır, ne zaman uyumuş, ne zaman uyanmış, ne zaman neyi
planlamış hiç anlamadım. Grupta 29 Ekim’de bir konserden bahsediyor ama 29
Ekim’e 40 gün var topu topu. Bir de gruba nankör korodan Muazzez’le İdil
girmiş. İdil hadi neyse de Muazzez çirkefinin grupta ne işi var hiç anlamadım.
“En iyisi” dedim içimden gideyim La Prezidenta’nın yanına, o anlatır tüm
planlarını. “Yok” dedim yolda kendi kendime, “29 Ekim’de konser yapamayız,
zaten Muazzez’in ne işi var grupta”. Muazzez denen nankörü size anlatayım da
Muazzez de nerden çıktı demeyin. Bu Muazzez koronun benden önceki başkan
yardımcısıydı, fakat benim La Prezidenta’yla aramın iyi olmasını çekemeyince
nankör koroya geçti. Hem nankördür, hem de küstahtır, aman işe yaramazın teki
işte nesini anlatacağım. Ben kafamdan ne oldu acaba diye düşünürken bir de
baktım varmışım La Prezidenta’nın evine, kapıyı çaldım. La Prezidenta kapıyı
açtı, resmen etrafına ışık saçıyordu, bir neşeli, bir enerjik, mutluluktan
yerinde duramıyor. 75 yaşında ama 25-30 yaşındaki gençlerin hepsini cebinden
çıkarır, belli ki içi içine sığmıyor. Hemen anlamaya başladı: “Konseri 29
Ekim’e alıyoruz” diye başladı. Ben “Ama La Prezidenta” dedim ama baktım beni
dinlemeden heyecanlı heyecanlı konuşuyor, sözünü kesmek istemedim ama içimden
de düşünüyorum bir yandan, şunun şurasında 40 gün sonradan bahsediyor, imkanı
yok o yetiştiremeyiz. Anlatmaya devam etti: “Hem Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamış
olacağız, hem mükemmel bir konser yapacağız. Cumhuriyet tarihinden bu güne her
dönemden besteleri çalıp söyleyeceğiz. Açılış konuşmasını yapmak için İlber
Ortanca gelecek, Fuat Güner Özkan misafir grup olarak gelecek, 3 şarkı
söyleyecekler, Şaika Hoşses de 3 şarkı söyleyecek. Çok güzel bir konser olacak.
Muazzez’le de konuştum, bize geri dönüyor, nankörodan 3-4 kişiyi daha bizim
koroya tekrar getirecek. Böylece nanköro da bir köşede paslanır kalır. Hem de
konseri onlardan önce yapmış oluyoruz” Muazzez’e itiraz edesim geldi ama La
Prezidenta(A.O.B.E.E) her zaman en doğrusunu düşünür. Çağırdıysa geri bir
bildiği vardır diye düşündüm.  
4. Konser Günü
O günden sonra La Prezidenta nasıl yaptı anlamadım ama öyle
bir organize etti ki hepimizi her şey mükemmel oldu. Konser gününü
görmeliydiniz. Herkes iki dirhem bir çekirdek. Biz kadınlarda tuvalet,
erkeklerin smokinleri jilet gibi. Konser günü La Prezidenta bir yandan yapacağı
konuşmanın provasını yapıyor, bir yandan gelen misafirleri ağırlıyor, bir
yandan papyon bağlayamayanların papyonunu bağlıyor, bir yandan akord yapıyor.
Konsere başladığında tüm salon tıklım tıklım dolmuş,
merdivenler dolu olmasına rağmen hala kapının dışından bizi seyretmeye gelmiş
seyirciler vardı. Konsere La Prezidenta’nın konuşması damgasını vurdu.
Sonrasında İlber Ortanca, Fuat Güner Özkan, Şaika Hoşses derken herkesin elleri
alkışlamaktan kıpkırmızı oldu. Herkesin ellerinde birer Türk Bayrağı, gururla
bayraklar sallanıyor. Gururdan hepimizin gözlerinden yaşlar geldi. En güzel
haberi ise konserin sonunda aldık. Nanköro dağılmış. Belki bize tepki olarak
doğdular ama bizim silik bir kopyamız olmaktan öteye gidemediler.
Başta
anlattığımda inanmamıştınız sayın okurlarım. Türk sanat müziği korosunun
başkanı olur diye düşünmüştünüz. Ama şimdi anlamışsınızdır herhalde. La Prezidenta
için üç defa. Oley Oley Oley!!!



Levent Özgür



Yorumlar (2)
EROL ÇELİK 8.5.2020 07:59
Çok güzeldi oleyU

Levent Özgür 8.5.2020 15:59
Beğendiğinize sevindim.


İçeriği Paylaş

Arkadaşını davet et
Adınız Soyadınız:
Arkadaşınızın e-mail adresi:

Popüler Yazarlar
   YazarPuan
1 .. .. 7116
2 Eyyup AKMETİN 5428
3 Firari Fırtına 5052
4 Mustafa Ermişcan 4465
5 Hasan Tabak 4150
6 Hep de Böy 3993
7 Nermin Gömleksizoğlu 3769
8 Ömer Faruk Hüsmüllü 3693
9 Uğur Kesim 3523
10 Sibel Kaya 3460

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar




Özgür Roman

Romanlar- Hikayeler - Denemeler - Senaryolar - Çocuk Kitapları - Şiirler - Günlükler - Yazarken - Röportajlar - Forum - Biz Kimiz? - RSS

Çevrimiçi Kullanıcı Sayısı:807 
 Özgür Roman üyelik sözleşmesi için tıklayınız 

© Özgürroman 2008 - 2011 - info@ozgurroman.com