1. Size biraz Türk sanat müziği koromuzun başkanından bahsetmek istiyorum. Türk sanat müziği korosunun başkanı mı olur diyorsanız La Prezidenta’yı tanımadığınız içindir. La Prezidenta, Allah onu başımızdan eksik etmesin (A.O.B.E.E) üniversite yıllarında anarşist fikir kulübüne bile 3 günlüğüne de olsa başkanlık yapmış bir şahsiyettir. Hükümet gibi kadın diye bir laf mutlaka duymuşsunuzdur, diğerleri hükümetse La Prezidenta parlamentodur, öyle düşünün. Vefa bilmez anarşistler neden sonradan La Prezidenta’ya karşı ayaklanma başlatmışlar bilmiyorum ama zaten anarşiste güven olmaz. Kim bilir neler yapmışlardır La Prezidenta’ya(A.O.B.E.E)? Ben koroya girdiğimden beri La Prezidenta’nın haksız olduğu bir durumla karşılaşmadım. Bir kere koroyu bugünkü haline getiren kesinlikle ve kesinlikle La Prezidentadır, bunu kabul etmemek düpedüz nankörlüktür. La Prezidenta’dan önce koromuz toplanır, öylesine hepimizin bildiği şarkıları söyler, sadece eğlenirdi, ama bir disiplinimiz yoktu. İsteyen istediği zaman gelir istemediği zaman gelmezdi, sırf popüler şarkıları söylerdik. La Prezidenta gelince her şey değişti, artık disiplinli bir şekilde toplanıyoruz, arada gezilere gidiyoruz, konserler veriyoruz, ama bazı hainler La Prezidenta’ya karşı çıkıp rakip koroyu kurdular, o nankörlerin isimlerini ağzıma bile almak istemiyorum. Bazen duyuyorum saçma sapan şarkılar söyleyip güya eğleniyorlarmış. Oysa La Prezidenta sayesinde Dede Efendileri, Rum bestecileri öğrendik, tangolar, şansonlar derken hem öğrendik hem söyledik. Yani aslını söylemek gerekirse bazen sıkıldığım da oldu ama sonuçta La Prezidenta koromuz için çok şey yaptı. O nankörler gibi vefasızlık yapacak değilim. Rakip koroda zaten bildiğimiz şarkıları disiplinsiz bir şekilde söyleseler ne yazar. Yaşasın La Prezidenta!!! Bakın size bu muhterem hanımefendinin ne kadar köklü bir aileden geldiğini anlatarak başlayayım. Benim için onula aynı koroda olmak bile çok büyük bir ayrıcalık. La Prezidenta İstanbul’a taşınana kadar 17 kuşak boyunca Kayseri’nin Kaleiçi’nde yaşamış. Kaleiçi, Kayseri’nin tüm soylularının yaşadığı yere deniyormuş, La Prezidenta bir kere anlatmıştı. Soyu prenslere, prenseslere dayanır La Prezidenta’nın. Baba tarafından ailesi Osmanlı zamanında tımar sahibiymiş, ailesinde hem Rum prensler, hem Ermeni prensler, hem de Sabataycı prensler varmış. Anne tarafı ise yine kuşaklardır Kayseri’nin Kaleiçi’ndenmiş ama bir yandan da bir Litvanya kraliçesinin soyundan geliyormuş. Hatta kraliçe Elizabeth’le ve Yunanistan kralıyla bile akrabalıkları olduğunu anlatmıştı bir kere. Tabii çok alçakgönüllü olduğu için bunları aslında gizli tutar, siz siz olun sorup utandırmayın La Prezidenta’yı. Bir de Fuat Güner Özkan’ın şarkısı “peki peki anladık” La Prezidenta için yazılmış. Bir kere Fuat Alanson televizyonda anlatırken dinlemiştim. La Prezidenta zamanında Fuat Güner Özkan üçlüsünün de ilk grubunun kurucusuymuş aynı zamanda. Çok çok iyi bir eğitim almış olan La Prezidenta, bir İngiliz gibi İngilizce, bir Fransız gibi Fransızca konuşur, Farsça bilir, Kuran okumayı bilir, eski yazıyı okur, ayrıca Kaysericeyi çok iyi bilir, Azerice, Kazakça, Türkmence, Özbekçe, Gagavuzca ve Kırımtatarcayı da çat pat konuşur, Sanskritçe ve Latince bildiğini de söyleyenler var ama onlardan o kadar da emin değilim. Bugün beni telefonla aradı, hemen atladım yanına gittim. Yine düşman korodaki nankörler canını sıkmıştı. Telefonda hararetli bir şekilde anlattı. Bizle aynı yerde konser vermeye karar vermişler. O sinirli halini duyunca hemen yatıştırmaya evine gittim. Olağan Şüpheliler filmini seyrettiniz mi bilmem. Onda filmde bir laf vardı belki hatırlarsınız: “La Prezidentanin Tanrı inancı çok kuvvetli değildir ama Tanrıdan korkar. Bense Allah’a inanırım ama korktuğum tek kişi: La Prezidenta”. Gittim de ne göreyim, bir eliyle yemek yapıyor, bir eliyle dikiş dikiyor, bir yandan torunlar orda ortalığı toz duman etmiş, onlara bir şeyler söylüyor, bir yandan beste yapıyor bir eliyle bendir çalıyor, telefonda da baktım Nilay’a bağıra bağıra nankör korodakilerin yaptıklarını anlatıyordu. “La Prezidenta” dedim “ben geldim”, beni ne gördü ne de duydu. Baktım, bahçede inşaat işi yapan ustalara talimatlar verdi, daha sonra evde çalışan hanıma hem talimat verdi hem çemkirdi. Beni hala görmüyor. Kendine gelmesini bekledim, o sırada telefonu bırakıp komşusuna bir şeyler anlatmaya başladı, yanına gittim, “La Prezidenta” dedim, o anda beni gördü, “sen mi geldin mantı koyayım yer misin?” dedi. Öyle biridir La Prezidenta, çok cömerttir. Mantıyı koydu tabağıma, o anda tekrar telefonu çaldı. Yüksek sesle telefonla konuşmaya başladı tekrar. Baktım başı çok kalabalık, mantımı yedim, rahatsız etmeyeyim diye evime geri dönecektim, bir kahve koydu önüme. Herkesin nasıl kahve içtiğini ezbere bilir, sormadan ikram eder. Geldi oturdu, “ya demek” dedim “bizle aynı yerlerde konser düzenleyeceklermiş”. “Bu nasıl terbiyesizlik, ne biçim bir nankörlük”, dedim, “evet” dedi, “hem de bizden tam bir hafta önce”. “Yarın tüm koroyu davet ettim, hem meşk ederiz hem ne önlem alacağımıza karar veririz” dedi. Dedim “La Prezidenta, ne yapacağız ki salonun parasını vermişler, konser düzenleyecekler”. “Hayır” dedi “yapamazlar, yaptırmam, ne hakla dedi bizden önceki hafta bizle aynı yerde konser düzenliyorlar, orayı ben buldum, hem koskoca İstanbul’da başka konser salonu mu yokmuş” dedi. Tam o anda içeriden önce “taaak” diye bir ses geldi. Hemen arkasından bir çocuk ağlaması ve bağırışma. Koşar adım çocukların oynadığı odaya gitti. Baktım saat geç olmuş. “La Prezidenta ben en iyisi ufaktan kaçayım, sen de torunlara bakarsın” dedim. Beni duydu mu bilmiyorum ama “yarın görüşürüz” dedim tam çıkacakken, “Whatsapp’tan yazdım ama gören olur görmeyen olur, herkesi tek tek ara da gelsinler. Yarın konuşuruz.” dedi ve torunların yanına gitti. Sonra baktım La Prezidenta Whatsapp’tan yazmış. “Herkesi 2den sonra bekliyorum” demiş. 2.Ertesi gün Sabahtan gittim meşk için harıl harıl bir çalışma var evde. 7 çeşit mantı hazırlamış La Prezidenta. “Tüm ekip geliyor koromuzun Suat analizini yapacağız. Söyle herkese “güçlü yönlerimiz, zayıf yönlerimiz, fırsatlar, tehditler herkes biraz düşünsün” dedi. “La Prezidenta Suat analizi nerden çıktı? Meşk yapmayacak mıydık” dedim. “Tabii tabii meşk yapacağız ama Suat analizi de yapmamız gerekiyor” dedi. Tabii bana bir şey söylemek düşmez, La Prezidenta’nın söylediği bizim için emirdir. “Tamam La Prezidenta” dedim. Evi şöyle bir dolaştım. Bahçedeki koltuklar çok güzel hazırlanmış. Bir tarafta içkiler var. Bir baktım büyük bir beyaz yazı tahtası. “İçimden Allah Allah bu da ne?” dedim. O arada kapı çaldı. Kimmiş diye bakmaya gittim. Tufan Abi gelmiş elinde kanunuyla. Selam sabahtan sonra “Tufan Abi” dedim “Suat analizi yapacakmışız, nankör korodan kimse seni tehdit etti mi” diye soruyor La Prezidenta. Tufan Abi suratıma garip garip baktı, “Suat analizi ne demek” diye sordu, “Ne bileyim” dedim “La Prezidenta söyledi. Tehdit edenler varsa ne cevap vereceğimizi düşünün” dedi. Tufan Abi suratıma garip garip bakıp kanununu yerleştirmeye gitti. Nerdeyse herkes gelmişti. Bir yandan içki içenler, bir yandan ufaktan ufaktan meşk edenler. La prezidenta “hadi herkes toplandı Suat analizine başlayabiliriz” dedi. Hepimizi beyaz yazma tahtasının başına çağırdı. Baktım “SWOT Analizi” yazıyor tahtada. Tahta, bir paralel bir dik çizgiyle 4 parçaya bölünmüş. Sol üstte “Strengths (Güçlü Yönlerimiz)”, sağ üstte “Weaknesses (Zayıf Yönlerimiz)”, sol altta “Opportunities (Fırsatlar)”, sağ altta “Threats (Tehditler)” yazıyor. “Sevgili koro” dedi. “Bugün meşk öncesi Suat analizi yapacağız yani koromuzun güçlü, zayıf yönlerini, önümüzdeki fırsatları ve tehditleri tespit edeceğiz”. “Hadi arkadaşlar güçlü yönlerimiz nelerdir söyleyin” dedi. İçimden dedim “yine La Prezidenta bizi uçuracak bir şeyler düşünmüş”. Ben hemen "Başkanımız" dedim. La Prezidenta "Efendim" dedi, "yani" dedim, “başkanımız en güçlü yönümüz.” Hafif mahcup oldu, gittim, elinden kalemi aldım, büyük harflerle "BAŞKANIMIZ LA PREZİDENTA" diye yazdım. Herkes alkışlayınca mahcup da olsa itiraz edemedi. Sonra bazı arkadaşların eklemeleri oldu: “engin müzik bilgimiz”, “dede efendileri söyleyip çalmamız”. Sonra tekrar ben sözü ve kalemi alıp “İstanbul’un en başarılı amatör Türk sanat müziği korosu olmamız” yazdım. Alta başka eklemeler de yapıldıktan sonra La Prezidenta “Sıra geldi zayıf yönlerimize” dedi. Eğlenmeye gelen arkadaşlardan bir kısmı yavaş yavaş sıkılmaya başlamıştı sanıyorum ben: “zayıf yönümüz yok” dedim. Kimse de bulamayınca boş bıraktık. Baktım çocukların bir kısmı kaynatmaya başladı, sigara içme bahanesiyle uzaklaşanlar da olunca korodaki arkadaşlar adına ben utandım La Prezidenta’dan. Kadın o kadar hazırlık yapmış, düşünmüş, kim bilir yine neler neler yapacağız kadını dinleyeceklerine kendi aralarında konuşuyorlar. Sonra sıra geldi fırsatlar kısmına. La Prezidenta “Fırsatlara ne yazabiliriz?” dedi. Ben tekrar “La Prezidenta gibi bir başkanımız olması” dedim. Tekrar olduğu için kabul etmediler. Kudüm virtüözü arkadaşımız Şevki “belki televizyona çıkabiliriz” dedi. Ben içimden “yılbaşı çekilişi desem” diye geçirirken Nilay: “yılbaşı çekilişi” diye bağırdı. La Prezidenta ne alakası var der gibi baktı ve yazmadı. Fikirler ardı ardına geliyordu. 1-2 başka ıvır zıvır da yazdıktan sonra Tufan Abi’nin sesi duyuldu arkadan: “La Prezidenta” dedi, “konsere İlber Ortanca’yı konuşmacı olarak falan çağırdınız mı full çeker salon” dedi, “Nasıl olsa arkadaşsınız. Ya da Fuat Güner Özkan gelse bir şarkı söylese”. La Prezidenta’nın çok hoşuna gitti bu fikirler. Tahtaya FGÖ yazıp “Efciö” dedi, altına da “İlber Ortanca” yazdı. Sonra kudüm virtüözü arkadaşımız: “ben de üç dört şarkı söylemesi için TRT sanatçısı Şaika Hoşses’i çağırırım” dedi. Keyifle onu da yazdı La Prezidenta. Neşesi iyice yerine gelmişti. Sıra gelmişti tehditlere. “Nankör koro” dedim hemen. “Hah!” dedi La Prezidenta. “Onlar hem nankör, hem koro, onlara bundan sonra kısaca Nanköro diyelim” “Görür onlar gününü” dedi, “öyle bir konser vereceğiz ki kıskançlıktan çatlayacaklar hatta kendi konserlerini iptal edecekler”. Oydu buydu derken, bir de baktım, tahtanın başında pek kimse kalmamış. La Prezidenta(A.O.B.E.E), o yüksek enerjisiyle hepimizi topladı. Bir yandan mantılar, zeytinyağlılar, salatalar, bir yandan içkiler, bir yandan meşk ediyoruz, çok çok keyifli geçti, ama meğer o Suat analizi sırasında çaktırmadan kaçanlar olmuş. Canım bu işe çok sıkıldı ama belli etmedim. O gece çok eğlenceli geçti, fakat ortalık da bir o kadar dağıldı, gecenin sonlarına doğru koltuklara sızanlar mı dersiniz, köşelere çekilenler mi dersiniz, hala meşke devam edenler mi dersiniz, bağıra çağıra konuşanlar mı dersiniz her telden çalan insan vardı. Yavaş yavaş insanlar evine gitmeye başladı, içimden “eyvah” dedim “La Prezidenta bu dağınıklığın nasıl üstesinden gelecek” çaktırmadan ufaktan ufaktan ortalığı toparlamaya başladım. La Prezidenta bana gelip “bırak bırak ben toplarlarım ortalığı” dedi. Yardım edene izin vermiyor, etmeyenlere ortalığı dağıtıp yardım etmiyor diye söyleniyor. Etrafın hali felaket, baktım benden başka yardım etmeye niyetli kimse de pek yok, herkes de evine gitmeye başladı, ben yavaş yavaş ortalığı toplarken bir baktım La Prezidenta motoru turboya takmış. O ne hızlı toparlama öyle. Ben salonun köşesinden başlarken ev mum gibi tertemiz oldu. Gözlerime inanamadım kısa süre içinde ev sanki hiç dağılmamış gibiydi. Bir tane eğri duran biblo bile yoktu ortalıkta. Zaten La Prezidenta’ya Amerika’da turbo girl derlermiş. 10 parmağında 20 marifet maaşallah. “Yaşa be La Prezidenta” dedim ve daha da rahatsız etmemek için evimin yolunu tuttum ve yatıp uyudum. 3.Ertesi Gün O gece o kadar yorulmuşum ki ancak öğlene doğru uyandım. Telefonuma bir baktım ki ne göreyim Whatsapp koro grubunda 214 mesaj. Hızlı bir şekilde okumaya çalıştıysam da pek anlamadım. Bizim La Prezidenta insan mıdır insanüstü bir varlık mıdır, ne zaman uyumuş, ne zaman uyanmış, ne zaman neyi planlamış hiç anlamadım. Grupta 29 Ekim’de bir konserden bahsediyor ama 29 Ekim’e 40 gün var topu topu. Bir de gruba nankör korodan Muazzez’le İdil girmiş. İdil hadi neyse de Muazzez çirkefinin grupta ne işi var hiç anlamadım. “En iyisi” dedim içimden gideyim La Prezidenta’nın yanına, o anlatır tüm planlarını. “Yok” dedim yolda kendi kendime, “29 Ekim’de konser yapamayız, zaten Muazzez’in ne işi var grupta”. Muazzez denen nankörü size anlatayım da Muazzez de nerden çıktı demeyin. Bu Muazzez koronun benden önceki başkan yardımcısıydı, fakat benim La Prezidenta’yla aramın iyi olmasını çekemeyince nankör koroya geçti. Hem nankördür, hem de küstahtır, aman işe yaramazın teki işte nesini anlatacağım. Ben kafamdan ne oldu acaba diye düşünürken bir de baktım varmışım La Prezidenta’nın evine, kapıyı çaldım. La Prezidenta kapıyı açtı, resmen etrafına ışık saçıyordu, bir neşeli, bir enerjik, mutluluktan yerinde duramıyor. 75 yaşında ama 25-30 yaşındaki gençlerin hepsini cebinden çıkarır, belli ki içi içine sığmıyor. Hemen anlamaya başladı: “Konseri 29 Ekim’e alıyoruz” diye başladı. Ben “Ama La Prezidenta” dedim ama baktım beni dinlemeden heyecanlı heyecanlı konuşuyor, sözünü kesmek istemedim ama içimden de düşünüyorum bir yandan, şunun şurasında 40 gün sonradan bahsediyor, imkanı yok o yetiştiremeyiz. Anlatmaya devam etti: “Hem Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamış olacağız, hem mükemmel bir konser yapacağız. Cumhuriyet tarihinden bu güne her dönemden besteleri çalıp söyleyeceğiz. Açılış konuşmasını yapmak için İlber Ortanca gelecek, Fuat Güner Özkan misafir grup olarak gelecek, 3 şarkı söyleyecekler, Şaika Hoşses de 3 şarkı söyleyecek. Çok güzel bir konser olacak. Muazzez’le de konuştum, bize geri dönüyor, nankörodan 3-4 kişiyi daha bizim koroya tekrar getirecek. Böylece nanköro da bir köşede paslanır kalır. Hem de konseri onlardan önce yapmış oluyoruz” Muazzez’e itiraz edesim geldi ama La Prezidenta(A.O.B.E.E) her zaman en doğrusunu düşünür. Çağırdıysa geri bir bildiği vardır diye düşündüm. 4. Konser Günü O günden sonra La Prezidenta nasıl yaptı anlamadım ama öyle bir organize etti ki hepimizi her şey mükemmel oldu. Konser gününü görmeliydiniz. Herkes iki dirhem bir çekirdek. Biz kadınlarda tuvalet, erkeklerin smokinleri jilet gibi. Konser günü La Prezidenta bir yandan yapacağı konuşmanın provasını yapıyor, bir yandan gelen misafirleri ağırlıyor, bir yandan papyon bağlayamayanların papyonunu bağlıyor, bir yandan akord yapıyor. Konsere başladığında tüm salon tıklım tıklım dolmuş, merdivenler dolu olmasına rağmen hala kapının dışından bizi seyretmeye gelmiş seyirciler vardı. Konsere La Prezidenta’nın konuşması damgasını vurdu. Sonrasında İlber Ortanca, Fuat Güner Özkan, Şaika Hoşses derken herkesin elleri alkışlamaktan kıpkırmızı oldu. Herkesin ellerinde birer Türk Bayrağı, gururla bayraklar sallanıyor. Gururdan hepimizin gözlerinden yaşlar geldi. En güzel haberi ise konserin sonunda aldık. Nanköro dağılmış. Belki bize tepki olarak doğdular ama bizim silik bir kopyamız olmaktan öteye gidemediler. Başta anlattığımda inanmamıştınız sayın okurlarım. Türk sanat müziği korosunun başkanı olur diye düşünmüştünüz. Ama şimdi anlamışsınızdır herhalde. La Prezidenta için üç defa. Oley Oley Oley!!!
|