BALONUN İÇİNE HAPSOLAN ÇOCUK Evvel zaman içinde kalbur saman içinde ben babamın beşiğini sallarken ,çok uzak diyarların birinde bir oğlan çocuğu dünyaya gelmiş .Yanakları elmadan kırmızı , gözleri denizlerden maviymiş ; o kadar güzel bir bebekmiş ki sevmeye çekinirmiş annesiyle babası . Onu el bebek gül bebek büyütmüşler , bütün isteklerini yerine getirmişler . Her istediğini yerine getirince ailesinden daha büyük şeyler , imkansız şeyler istemeye başlamış o güzel çocuk . Artık ailesi vonun istekleri karşısında ne yapacağını şaşırıyormuş .Çünkü çocuk hayaller dünyasında yaşamaya başlamış ; Kafdağının ardına gitmek , ejderhalarla güreşmek ve uçmak istiyormuş . Bir gün bu çocuk yanına yiyecek birkaç dilim ekmek alarak evden kaçmış , evden çok uzaklara Kafdağına gitmek istiyormuş. Bunun için gece gündüz yol almış , yol boyunca kime Kafdağının nerede olduğunu sorduysa hepsi çok uzaklarda deyip ilerileri gösteriyormuş . Böylelikle bu güzel çocuk çölleri , okyanusları ve dağları aşmış . En sonunda büyük bir şehre varmış , burada biraz dinlenmek istemiş . Şehrin içinde dinlenebileceği yer aramaya başlamış bu güzel çocuk . Gezmişte gezmiş bu güzel şehri , şehrin çıkışına doğru bedava yemek yazan bir tabela görmüş ve o yöne doğru gitmeye başlamış . O yolda ilerledikçe evlerin yerini sık ağaçlar almaya başlamış ,Çocuk tam yanlış yolda mıyım acaba diye düşünürken ilerde bir ev görünmüş ve oraya doğru gitmeye başlamış .Eve vardığında başını yerden kaldırıp görkemli eve bakmaya başlamış ; uzaktan o kadar küçük görünen evin nasıl bu kadar büyük ve yüksek olduğunu o çocuk aklı almamış , ona göre bu sihir gibi bir şeymiş . Yavaş adımlarla evin kapısının önüne gelmiş ve kapıyı üç kere vurmuış ; tık , tık ve tık . Kapının önünde beklemeye başlamış ama kapıyı açan yokmuş , bunun üzerine birkaç kez daha kapıya vurmuş ama kapıyı yine ona biri açmamış .Tam arkasına geri dönüp evden uzaklaşacakken kapı gıcırtı sesiyle yavaşça aralanmış, çocuk aralık kapıdan kapının arkasına bakmış ve kapının arkasında kimse olmadığını fark etmiş . Çocuk bu durumdan biraz korkmuş ama merakı daha üstün gelmiş ve içeriye girmiş . İçeride gördükleri karşısında ağzı beş karış açılmış bu güzel çocuğun . İçerdeki eşyaların çoğu elmaslardan ve değerli taşlardan yapılmış ve ışıl ışıl parlıyorlarmış ama bu küçük çocuğu en çok şaşırtan şey ise eşyaların havada hareket etmeleriymiş , bu nasıl olabilirdi ! O da bu eşyalar gibi havada süzülmek istiyordu , bu eşyalara buna yapan her kimse belki onun da uçmasını sağlayabilirdi . Evin içinde kimse var mı diye bağırmaya ve bakmaya başladı küçük çocuk , bütün odalara tek tek giriyor ve bakıyordu ama kimse yoktu . Bütün bu insanlar neredeydi ! Küçük çocuk iyice yorulmuş ve acıkmıştı . Mutfağa girdi ve yiyecek bir şeyler aramaya başladı ama dolapların çoğu tam takır kuru bakırdı . En son açtığı dolapta da bir şey yok diye tam kapatacakken dolabın en derininde bir kutu olduğunu fark etti ve o kutuyu dışarı çıkarıp açtı . İçinde güzel şekerlemeler ve kurabiyeler vardı , acıktığı için kutudaki şekerleme ve kurabiyeleri yemeye başladı . En son kalan şekerlemeyi de ağzına atıp zemine sırt üstü attı kendini çocuk . Sonunda karnı tıka basa doymuştu . Yavaş yavaşta uykusu da gelmeye başlamıştı bu güzel çocuğun , gözlerini uykuya ve şekerden daha tatlı rüyaların kollarına bıraktı kendisini.
|