Sessizlik bir endişeye dönüştüğünde anlaşılması sadece güç değil, uzak bir kavram oluyor. Sessizlik her açıdan incelendi... sese dayanıklı olduğu yerlerde ve de sessizliğin hüküm sürdüğü alanlarda. İnsan her an ve her dakika toplumu düşünmek zorunda değildir... toplum içinde ise kutsal kitaplarla da sınırları çizilmiş olan bazı yazı kurallarına uymak yeterli olabilir. Şair olarak hastalıklı bir durum ile toplumda yaşamak arasındaki ince sınır çizgisinin henüz adı konmamış bir ses duyma hastalığı olduğunu vurgulamaya çalıştım. İnsan gerçekte kendi sınırları ile toplum arasında bir sınır çizer.... Bu anlamda sayfamda sessizlik şiirleri bulacaksınız... ne çok demeyin çünkü hayat bu sınırda geçtiğinde toplumla paylaşmak gerekiyor ne yazık ki. Sessizliğin kutsal olduğunu düşünen, sessizce düşünürken bile sessizliği kırmaktan çekinen bir yapım vardır. Bu insanın başına bunlar mı gelmeliydi, anlayamıyorum ama bu rahatsızlıktan kurtulalı bir hafta oldu, bunu kutluyorum. bence benim yerimde kim olsa delirirdi derken, bunların da sese dönüşmesinin önüne geçen şiirlerimi bu sitede paylaşmak benim için sağlıklı oldu bence. Sessizliği sokakta yürüyen insanlarda bulmak selamlaşmaktan daha önemlidir benim için. Sessiz bir zihinle toplumda yaşarken bulduklarını aynı zihinde bulamıyor insan, o anlamda beni geçin:) Herkes kendi hayatını yaşıyor diye özetlenebilecek basit bir gerçek olduğu noktada yaşadıklarımı en azından bir kişi anlasın istedim. Toplum içinde o kadar yalnızlaşmayı sağlıklı bulmadım. Psikologlar da bazı sorunları çözemiyorlar. İlaçlar bir yere kadar yardımcı oluyor, bir denge sağlıyor. Sessizlik de hemen her konuda olduğu gibi bir ihtiyaca dönüştüğünde çekilmiyor. Bunun sebeplerini kendimde aramaya çalışmam çok güç, duyduğum kendi sessizliğim bana bile açılmıyordu. Bu anlamda anlayışlı bir toplumda yaşadığımıza inanıyorum. Kimse rahatsızlığı olan birinin üstüne fazla gitmez. Özellikle de iyileştiği anda tek amacı geri dönüp hasta olmamaksa. Toplumda sesini fazla yükseltemeyen insanların zihinlerini topluma açmasını da gereksiz buluyorum. İnsan toplumda ne ise o kadar bir rolü olmalı. Kendimi küçük sığınağımdan topluma açılmış gibi hissediyorum çünkü nihayet kendi sınır çizgilerimde rol alıyorum. Sessizlik günü başlattığı gibi hayatı da sürdürebilmelidir. Sokakta da gürültü var diye geçiştirilebilecek bir şey sandım önceleri ama değildi. Bir insan olarak kendimi aynı yerde buluyorum, tek bir alıp veremediğim yok hayatla ancak elbette bazı haberlere çok üzüldüğüm oluyor, hepsi bu. Bir önceki ve bir sonraki dakikası olmayan, güçlü bir hafızası olan bir insan olarak çok şey mi biriktirdim, içime attım, ondan mı dedim ama ilgisi yok. Ben sessizliğe her şeyden önce saygı duyuyorum ve bu saygıyı hayatıma çekme kabiliyetimi değerlendirme arzusu taşıyorum. Buna ulaşamadığım noktada deliren bir yapım yok ama sessizliğe olan saygım da yok olmamalı asla, benim için çok değerli. Bilmiyorum anlatabildim mi ama bu yazıyı küçük bir parantez olarak ilginize sunuyorum. Sayfada yer kapladığı kadar sessizlik bulmamız dileğimle. Hayatın sessiz sayfalarının daima bizleri beklediğini unutmayın. Birileri için her ne konu çok önemli olursa olsun, susabilen insan kadar kendini bilen yoktur. Bu anlamda bir daha o derece yalnızlaşmamayı da kendime diliyorum elbette. Sevgilerimle. Unutmamalıyım ki, sessizliğin sağlanmasıyla sessizliği yaşamak aynı şey değil.
|