Bu sabah, yılbaşı akşamını başarıyla geride bırakan vücudum, ağır egzersizlerim sonrasını hatırlatan sancılarla boğuşuyor. Geçirilen macera dolu akşamın ruh halime akla gelmeyen zararları, beni normal bir melodiye açlığımı hissedişimle ürpertti. Arama motoruna Koop Island yazdım. Bu suralar ilgimi çeken şarkılar arasında ve insana stresi boğan huzuru hissettiriyor. Uyandığımda, güzel bir filmin içerisine girmişim gibi hissetmekti sanırım amacım. Melodiyi başlatıp günün ilk dakikalarını süsledikten sonra, hazırladım ve dışarı çıktım. Kara kaplı defterim ve devamını getirmeye can attığım macera kitabımı da yanıma kattım.
Bakırköy minibüsüne bineceğim kaldırıma doğru ilerlerken, görüşüm açıktı. Minibüsü bekleyen üç-beş insanın arasından ilgimi çeken, düz ceviz renk saçlı, gösterişsiz ama lezzettli giyinmiş, annesinin koluna takmaktan gurur duyduğu besbelli ve yaşıma yakın olduğunu tahmin ettiğim genç bir kızdı. Vücudumda oluşan sıcaklık normalinden fazla değildi. İlgimi çeken her kızı ince detaylarına kadar incelerim. Bir pastanede, çayını şeker atmadan yudumlamaya başlayan kızlar veya yürüyen merdivenleri tercih ettiğim zamanlarda, normal merdivenleri adımlayan kızlar gibi. Minibüs yolculuğu, onu incelemek ve manzarayı kolaçan etmekle geçti. Tabii ki bu kolaçan işi bahaneydi. İlgilenmiyormuş gibi yapmanın en kolay yolu budur. Gelgelelim bu işlem, işleri daha apaçıklaştırıyordu. Herkezin bilip, bilmezden geldiği şeyler vardır.
Değil mi ?
Rutin ve eli mahkum tiyatromuz yolun sonuna gelişimizle sona erdi. Günün büyük bir kısmını, alışveriş merkezlerinde insanları gözlemleyerek geçirdim. Kara kaplı defterimin yılbaşı seyehatnamesini yazdığım sayfalarını atlayarak, ilk boş bulduğum yere çeşitli notlar aldım ve yılbaşı seyehatnamemin geri kalan kısmını tamamladım. Üzerime çöken bitkinlik ve midemden gelen gurultu bir süre beni düşündürdü ve sonunda bir pastaneye girip karnımı doyurmanın iyi olacağına karar verdim. En köşedeki masa bana ayrılmıştı sanki. Tereddütsüz ve dümdüz yürüyüşümle sandalyede yerimi aldım. Kendime karışık bir tost ve çay ısmarladım. İnsanları seyrederek geçirdiğim üç-beş dakikanın ardından, genişçe bir tabağın sağına ve soluna ortasına salatalık ve domates parçaları sığacak şekilde konumlandırılmış tostum ve dumanı tüten tavşan kanı çayım teşrif ettiler. Keyifle yemeğimi yiyip, muhtaçlıkla çayımı yudumlarken ısınıverdim. Tam olarak kaç saat macera kitabımın sayfalarında kaybolduğuma emin değilim ancak, bölüm bitiminde nedeni belirsiz bir şekilde kalkıp bu mekanı terk etme isteğim doğdu. Hesabı istedim.
Minibüs durağına yürümeme gerek yoktu. Otobüs duraklarının arkasında kalan tren yolunun hemen yanından dümdüz yüründüğünde karşınıza bir köprü çıkıyordu ve oradan geçen bir münübüs beni evime götürüyordu. İlk durdurğudum münübüs hayal kırıklığıydı. Çok geçmeden bir diğeri durdu ve müjdeli haberi şoför verdi.
''Doğru minibüs.''
Minibüs ile seyehat etmek özellikle yarı yolda dahil olacaksam bende nedensiz bir gerginliği yol açıyor. Anormal derecede yüksek olan ilk merdiveni adımlayışım ile oluşan boktan manzara yetmezmiş gibi, içeride önceden bulunan yolcuların, onların bile farkında olmadıkları sert ve ''neden biniyorsun minibüsümüze?'' tarzındaki bakışları çekilir gibi değil.Ücreti uzatırken gözüm kaydı ve hayretlerimi bulacağım derken elim ayağıma dolaştı. Gözlerime inanamayışımın nedeni günün başlangıcında ilgimi çeken, ceviz renk saçlı genç kızın benimle aynı minibüste olmasıydı. Gözleri en az benim kadar hayrete düştüğünü ağzından kaçıracak kadar kocaman olmuştu. Para üstünü alıp pencere kenarındaki tutamaçlara sindim. Monoton başlayan bir günü değerlendirmeye çalışırken, mucize yaratmış olamazdım. Minibüsten indiğim andan bu yana saatler geçmişti. Beni takip etmiş olamazdı.
Değil mi ?
O an bu durumun acımasızca üzerine saldırdığım hayatın büyük bir komplosu olduğuna karar verdim. Ceviz renk saçlı kızdan uzaklaştığım andan itibaren alışveriş merkezinde insanları aşağılayan gözlemlerim, durup aldığım notlar, pastanede yediğim tost ve içtiğim çay, okuduğum macera kitabı hatta ve hatta ihtiyacımı karşılamak için girdiğim tuvalet bile bu komploya dahildi. Önceden haberim olupta bir dakikalığına bu düzeni erteleseydim, bu karşılaşma gerçekleşmeyecekti. Hayatı çokta önemsemeyip, olağan gidişatına darbeler indirmeyi hedefleyen yaşantıımda, şok olmaya dayanamamıştım.
Büyük bir heyecanla, karşı saldırı planları üretmeye başladım. Artık daha büyük oynayacağım. Oyunun seviyesini ve adranalinini arttıran ben değilim. Kaşınan hayatın ta kendisi. Ancak hatası, hafife aldığı bir kıvılcım. Etten ve kemikten olsa, onu uyarabilirdim ancak, şu an heryerimde olan biriyle mücadele ettiğim gerçeğine alışabileceğimi sanmıyorum. Artık oyun herkezi içine alamayacak kadar daralmış ve kızışmış durumda.
Ben, kızmış durumdayım...
|