Sabahın ışıkları,sardunyalara vuruyor.Çay demlenmiş,kulplu bardağı doldurmuş.
Simit yok ama...
Kızarmış ekmek,domates,beyaz peynir.Bir de masada ,önceden kalmış parmak izleri.
Daha "her şeyden çok var " saati gelmedi şehrin.Sessizlik,güneş ve kuş sesleri.
Onca boş söz yağmadan ortalığa, onca yalan,onca kıyım ,onca cehalet.....
Ve ben ,kendi her şeyime kapanmadan daha...
Günaydın sana.
beton kusan şehrin tam ortasında,
senin gözlerinde(n) açılan kocaman bir dünya.
küçük heveslerin ya da sonsuz özlemlerin kara delikleri ve onların belli belirsiz izleri:
Yeni sulanmış saksı çiçeği, yarı karanlıktaki iç çekiş, elin saça götürülüşü, fincandaki son yudum, bir kaç gülüş, saate atılan kaçamak bakış, zamanın gelişiyle gidişinin bir olmasına duyulan hayret.
Ve senin gözlerinden çıkış:
Beton kusan şehrin tam ortasına,çığlık çığlığa bağıran, beni çağıran hayata.