Midem bulanıyordu ve nefesim kesilmeye başlamıştı. Bu hissin gitmesini istiyordum. Bu hissin gitmesi için her şeyi yapardım. Onun yanına gittim ve konuşmaya başladım. Zırvalıyordum. Söylemek istediklerim bunlar değildi. Bilinçaltımın derinliklerinde yatan düşünceler tarafından yönlendiriliyordum. Saçmalamaya devam ettim. Belki de sesimi duyması benim için yeterliydi. Emin değilim. Zaten ne zaman oldum ki? Mantığım ve düşüncelerim hep savaş içindeydi ve kimin tarafını tutacağımı kestiremiyordum. Her şeye bir anlam ve neden bulmaya çalışan iç sesim konuşmaya başladı ve adeta olayı dışardan görünüşüyle bana rapor ediyordu. Tamam şu an bunu yaşıyor ve bu tepkiyi veriyorsam o zaman asıl istediğim şu. İç sesim aynı zamanda analiz de yapıyordu. Dediğim gibi, her şeye bir anlam yüklüyor ve kesinlikle durmuyordu. Bedenim sınır noktasına ulaştı ve ağlamaya başladım. Bir süre dursam da 5 saniye geçmeden tekrar ağlıyordum. Nedenini bilmiyorum ama bir şeylere üzüldüğüm, kızdığım, tepki verdiğim belliydi. Birkaç dakika geçti ve içimdeki o berbat mide bulantısı hissini artık duyamıyordum. Bu iyiydi. Her ne kadar istediğim gibi sonuçlanmasa da en azından o his gitmişti. Eve döndüm ve duvarları bir süre izledikten sonra işime devam ettim.
|