Beynim bulanıyor. Her konuda çok fazla detay beynimin içinde çorba olmuş bir halde bekliyor. Yazmamak beni bazen hissizleştiriyor. Hayatımda çok fazla ekstrem duygu yaşamamanın hissizleşmekle aslında aynı şey olduğunu yeni fark ediyorum. Heyecan, mutluluk, istemsiz gülme, sevinçten ağlama, heyecanın üst düzey olması sonucu ağlama... bunlar müthiş duygular. Hayatımızın monotonluğu ve bu lanet düzen siyah beyazsa, o duygular hayatımıza mor, yeşil, pembe renkleri katıyor. Beynim hem çok dolu hem çok boş. O kadar dolu ki düşünemiyorum ve boş hissediyorum belki de. Çok sıkıldım ama belli etmiyorum. Duygularla niye bu kadar sorunum var? Neden bir insan mutlu olduğunda değil de mutsuz olduğunda daha üretken olabiliyor, daha iyi yazabiliyor? Neden mutluluğa alışabiliyoruz da mutsuzluğa alışamıyoruz? Sahi hayatımızda her şeyin düzgün gitmesi bizim duyarlılığımızı azaltıyor ve alışkanlık duygusu açığa çıkıyor ama mutsuzluk öyle değil. İnsan acıya alışmıyor. Mutsuzluk denen şey seni hissizleştirmiyor seni hep kötü hissettiriyor. Ona alışamıyorsun. Çok garip. İlham mutlulukla gelmiyor bana, mutsuzluk ilhamımın tadı tuzu oluyor. Hayatın kanunlarındaki en büyük haksızlık bu olabilir. Ben şu an bir dönemeçteyim. Gel gitler yaşıyorum ve beynimde zıt duygular hep yan yana oluyor. Hallediyorum. Çabalıyorum. Halledemesem de deniyorum. Sanırım iyi gidiyorum, fena değilim.
|