Hava kararırken dışarıdaki işlerimi bitirmişim ve eve dönme vakti gelmiş. Aklımda yaşanılamamış olaylar, söylenememişler sözler binlerce kez geçerken gün içinde girdiğim rollerden yavaş yavaş çıkmaya başlıyorum, otobüse biniyorum. Otobüs loş, içindeki birbirini hiç tanımayan bambaşka hikayelerin içindeki insanların arasında yazıya dökülemeyecek bir bağ hissediyorum. kendi dertlerimden, hüzünlerimden kopup onların yaşamına dalıyorum. kafamda onların yaşamları hakkında türlü türlü senaryolar kuruyorum. bir anne kızıyla konuşuyor, kavga ediyorlar ve otobüs duruyor. Genç bir kız koşuyor, yetişmesini bekliyoruz. Şimdi yolcularla aramızdaki bağı daha çok hissediyorum. Genç kız otobüse biniyor, annesinin yanına oturuyor, otobüsteki diğer yolcular gibi camdan dışarıya bakmaya başlıyor. Bu kadar genç bir yaşta nasıl böylesine ürkek böylesine hüzünlü görünebiliyor? O da otobüsteki hüznü fark etmiş olacak ki gözyaşlarını döküveriyor. Annesi kızına neden ağladığını sormadan sarılıyor. onların dertlerinde kendi dertlerimi görüyorum. İçimde bir burukluk var. Bağımızdan olsa gerek onlar da aynı burukluğu hissediyorlar, biliyorum. Gece otobüsü konuşmadan hikayelerin anlatılabildiği nadir yerlerden biri olsa gerek. Bu hikayeler genç ruhuma fazla ağır geliyor.
|