|
17 Ağustos 2010 Salı
|
Kırılan sadece fay hattı mıydı?
|
Okunma:
1472
|
Tam on yıl geçmiş büyük
felaketin üstünden. Halbuki daha dün gibi taze her şey. Düşünün, depremde 3
yaşında olan çocuklar bu yıl liseye başlayacaklar. Hiç azımsanacak bir
zaman değil . O gecenin sabahında gümdemimizde deprem vardı,
sadece deprem. Basın yirmi dört saat yayın yaptı yıkıntıların arasından.
Çöken evler, sular altında kalmış sahiler, ağlayanlar, yırtınanlar,
cesetler-ki bu bana göre ölüye büyük bir saygısızlık. 11 Eylül
saldırısının haber görüntülerinde bir tane ceset bile göstermediler-
yaralılar, ne olduğunu daha anlayamamış, şok geçiren insanlar...Artçısı,
öncüsü, fay hattı derken iliklerimize kadar depremi hissettirdi bize
televizyon programları. Depremle yattık depremle kalktık. Bazı ünlüler
bile ne kadar yardımsever (!) olduklarını gösterdiler. Peşine kamerayı
takan ünlü çadırkentlerde aldı soluğu. Ne kadar? En fazla bir ay. Sonra
cesetlerin kokusu, yıkıntıların tozu dağıldı, taşlar-molozlar
kaldırıldı, cenazeler uğurlandı. Ve her şey geride kalmış oldu. Ama
o gece annesini yitirmiş bir çocuk veya çocuğunu yitirmiş bir anne için
her şey tazeliğini koruyor hala. Allah düşmanımın bile başına vermesin.
Ne demek olduğunu düşünebiliyor musunuz sevdiğinizin, çocuğununuz,
anne-babanızın gözleriniz önünde taşa toğrağa gömülmesinin? Aradan
kaç yıl geçerse geçsin hala acıtıyor o gecenin anısı. O can pazarını
televizyondan izlemekten başka bir işe yaramadığım için kahrolduğumu, o
anda orada olmak için can atıp tırnaklarım, parmaklarım parçalanıncaya
kadar harabeleri kazmak için yanıp tutuştuğumu hatırlıyorum. Hepimiz
hatırlıyoruz. Ama o gün olduğu gibi her dakika değil. Yılda bir kez, 17
Ağustos günü. Mumlar yakılıyor, şiirler, isimler okunuyor. Ama dediğim
gibi yılda sadece bir kez. Ama çocuğunu, anasını, nişanlısını
yitirenlerin ateşi sönmedi hala. Belki bir çok şey onarıldı ama
onarılacak bir çok yürek var daha. Türkiye bir deprem ülkesi,
hepimiz birer depremzede adayıyız. O insanları yılın bir tek gününe
sığdırmaya çalışmayalım. Çünkü biz bunu yapıyoruz yıllardır. Kalp
kırığının sarsıntısı, fay kırığından daha şiddetlidir...
18 Ağustos 2009 Salı
|
|
|
|
 |
A'Gül ...
17.8.2010 10:38
Yalnız bir gün değil,her an : Hem an,hem depreme hazırlan. Bilgiyle donan,mahallende,iş yerinde,okulunda afet eğitimi al,çevreni afet konusunda örgütle,çevrende kaç çocuk,kaç yaşlı,kaç hasta insan var?Mahallende hangi meslek grubundan kimler yaşıyor? Afet anında kim nasıl faydalı olabilir? Bunları bil,öğren. Deprem ya da sel,geldiğinde,anayasaya evet diyeni de götürecek,hayır diyeni de. Yapacak iş çok.Hepimiz yaşadığımız toprakları yaşanası hale getirmek ve bu toprakları "evladını yiyen memleket" konumunda çıkarmak zorundayız.Bunun ilk adımını Afet bilinci geliştirerek ve geliştirilmesine yardımcı olarak atabiliriz. Teşekkürler Mustafa!
|
|
|
|
 |
Arzu .
17.8.2010 20:49
O bahsettiğiniz çocuklardan biri benim. O yıl 3 yaşımdaydım ve şimdi liseye başlayacağım.. Gerçekten uzun bir zaman ama acıları, yaraları silebilecek kadar uzun değil, olamz da.. Acı o felaketi yaşayanların her an yanında ve biz buna yılda bir kez otrak olmaya çalışıyoruz.. Güzel bir günlük, güzel yorumlar. Özellikle Ayşegül Serinkaya'ya katılıyorum: "Deprem ya da sel,geldiğinde,anayasaya evet diyeni de götürecek,hayır diyeni de.".. Böyle acıların bir daha yaşanmaması dileğiyle.. |
|
|
|
 |
Nermin Gömleksizoğlu
18.8.2010 15:23
Musatafa bey ve yorum yapan arkadaşlar öyle güzel yazdınızki bana yazacak pek bişey kalmadı sanırım teşekkürler... |
|
|
|
 |
.. ..
18.8.2010 15:27
Asıl ben yorumlarınız için teşekkür ederim. |
|
|
|
 |
elif öztürk
19.8.2010 01:44
Babam gönüllü gidenlerden olmuştu deprem bölgesine.Biz hiçbir şey bilmiyoruz aslında;yaşayanlara ve buna tanıklık edenlere sormak lazım.Anlatılır mı ya da anlarmıyız onu da bilmiyorum.Babam tek kelime etmemişti ama konuşmasına da gerek yoktu,ondaki değişiklikten anlayabildiğimiz kadarıyla kaldık... |
|
|
|
|

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar
|