Halit DURUCAN  Mesaj Gönder

Popülerlik
Özgür Roman Sıralaması: 15 Puanı: 2486

12 Mart 2011 Cumartesi 
Hz. Muhammed ve Türkler
Okunma: 4389

Hz. Muhammed Türk müydü? Günümüzün tarih araştırmacıları son günlerde İslam Dini’nin Ulu Önderi Hz. Muhammed hakkında bir takım araştırma yapmışlardır. Araştırmanın maksadı; Yüce Peygamberimizin Arap olup olmadığını ortaya koymaktı. Araştırmacıları böyle bir araştırmaya yönelten sebep; Kemal Atatürk’ün Peygamberimiz hakkında söylediği sözlerdir. Bir başka sebep; Peygamberimizin Türklerle ilgili sözleridir. Araştırmacılar, Peygamberimizin söylediği sözlerin sahih (doğru) olup olmadığını derinlemesine takip etmişler, doğruluğundan emin olduktan sonra konuyla ilgili makaleler ve kitaplar yazmışlardır.
 
Kemal Atatürk, Türk Tarih Kurumu’nun 1932 yılında tertiplediği konferansa katılmış, konuyla ilgili şu konuşmaları yapmıştır. O konuşmalardan bazı alıntılar: “Milliyet teorisini milliyet ülküsünü çözüp, dağıtmaya çalışan teorilerin Dünya üzerinde uygulama kabiliyeti bulunmamıştır. Çünkü; tarih olayları hadiseler, gözlemler, insanlar ve milletler için her zaman milliyetin hâkim olduğunu göstermektedir. Bugün Türk çocukları biliyor ve bilecekler ki onlar yalnız dört yüz çadırlık bir aşiretten değil, on bin yıllık arî, medeni ve yüce bir ırktan gelen yüksek kabiliyetli bir millettendirler” “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Eğer yazan yapana sadık kalmaz ise değişik olan hakikatler şüpheli bir şekil alırlar. Böylece de beşeriyetin yolunu değiştirirler” “Biz daima hakikati arayan ve onu buldukça ve bulduğumuza kani oldukça süslemeye cesaret gösteren insanlar olmalıyız. Her şeyden evvel kendi inisiyatifimizi ve de milli süzgecinizi kullanınız. Çünkü; tarihi hadiseler ve müşahedeler insanlar ve milletler arasında hep milliyetin hâkim olduğunu göstermiştir. Dünyanın bize hürmet etmesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve de milletimize bu hürmeti, hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki, milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin esiridirler” “Eğer araştırırsanız Peygamberimizin Türk olduğunu ispat edebilirsiniz” Araştırmacı yazar Muharrem Kılıç, Kemal Atatürk’ün bu tespitlerinin ve araştırma tavsiyelerinin izlerini sürmüştür. Bu yolda ciddi mesafeler alan Muharrem Kılıç’ın “Gizlenen Türk Tarihi/Hz. Muhammed” isimli kitabında iki esas noktaya temas edilmiştir.
 
a-) Naakal Tabletleri ile ortaya çıkan MU Uygarlığı’nın (Güneş İmparatorluğu) bir Türk Uygarlığı olduğudur. MU Kıtası’nın “Büyük Tufan” ile yok olduğunda, bu uygarlığın Uygur Türkleri aracılığı ile dünyanın muhtelif yerlerine dağıldığı iddiası (Aztekler, Mayalar, İknalar gibi) sağlam kanıt, bulgu ve bilgilerle belirtilmiştir. Sümerler, bu uygarlığın devamıdır; yani öz be öz Türk’tür ve dilleri de Turanî bir dildir. Tespitlere göre o dönemlerde Türk Dili, insanlığın ortak diliydi. Elde edilen bu tespitler, Atatürk’ün Güneş-Dil Teorisi”ni yeniden gündeme taşımıştır.
 
b-) Museviler, Hz. İbrahim’in Yahudi olduğunu iddia ederler; ancak Kuran-ı Kerim, Hz. İbrahim’in Yahudi olmadığını belirtmektedir. Bizim için esas olan Kuran olduğuna göre bu iddialara itibar edemeyiz. Kaldı ki; yerli ve yabancı bütün araştırmacılar, Sümer uygarlığını araştırmışlar, Sümerlerin Türk olduğu noktasında fikir birliğine varmışlardır. Bilindiği üzere, Hz. İbrahim, Sümer asıllı bir kral, aynı zamanda da bir peygamberdi. İslam Önderi de Hz. İbrahim’in neslinden gelmiştir ki; bunu bizzat kendi ifadelerinden anlıyoruz. Araştırmacı Yazar Muharrem Kılıç, Gizlenen Türk Tarihi ve Hz. Muhammed isimli kitabı’nda İslam Önderinin kısa ve uzun şeceresini çıkartmış; çıkardığı şecereleri de pek çok delillere dayandırmıştır.
 
O delillerden bazıları şöyledir:
 
a-) Hz. Peygamberi Medine’ye davet eden Evs ve Hazreç kabileleri Sümer asıllı idiler. Sümerlerin dağılışı sırasında Yemen’e göç etmişlerdi. Medine’ye gelişleri daha sonradır. Biatlerinde; “Muhammed bizdendir” demişler ve Hz. Peygamber de; “kanınız kanımızdır” diye karşılık vermiştir.
 
b-) Kureyş ileri gelenleri Ebu Talip’in yanına gelerek ona; ya yeğenini susturup davalarından vazgeçmesini, ya da Türk yurtlarına (öz yurtlarına) çekip gitmelerini tavsiye etmişlerdi. Peygamberimizin amcası Ebu Talip, bu tehditlere 94 beyitten oluşan “Kaside-i Lamiyye” ile cevap vermiştir. İşte o kasideden bazı bölümler: “Düşman bizim gücümüze boyun eğip kahroluyor/ Hâlbuki onlar bizim Türk ve Aftalitlerin kapılarına sığınmamızı isterler/ Allah’ın evine ant olsun ki, sizler yalan söylüyorsunuz/ İşleri karmakarış etmeden ne Medine’yi terk/ Ne de buralardan Türk yurtlarına gitmeyeceğiz” Ebu Talip’in bu şiirinde Türkler yanında “Aftalitler” yani “Akhunlar”dan söz etmesi oldukça ilginç ve önemlidir. Demek ki Araplar, Hz. Peygamber’in soyunu çok iyi biliyorlardı ama yüzyıllar boyu bu gerçeği gizlemişlerdir.
 
c-) Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin’in Kerbela olayından önce Türk yurtlarına gitme isteği bilindiği üzere Yezit tarafından reddedilmişti. Çünkü Yezit biliyordu ki; Hz. Hüseyin Horasan’a giderse, soydaşlarıyla birleşip, tekrar dönecekti. d-) Bir gün İslam Peygamberi ashabıyla otururken, bilinmeyen bir dille; “Ne güzel üzüm” buyurdu. Sahabe anlamayarak; “Ya Muhammed, Arapça konuş” dedi. İslam Peygamberi; “Durun, yakınmayın. Ben köküm olan Hz. İbrahim’in dili ile konuşuyorum. Arap benden ama ben Arap’tan değilim” diye cevap verdi. İslam Peygamberinin Türklerle ilgili pek çok hadisleri mevcuttur. Araştırmacılar, hadislerin sahih olup olmadığını iyice tetkik ettikten sonra sahih olduğuna karar vermişlerdir.
 
O sahih (doğru) hadislerden bazıları:
 
a-) İstanbul mutlaka fethedilecektir. İstanbul’u fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan, askerleri ne güzel askerdir.
 
b-) Türk dilini mutlaka öğreniniz. Çünkü onlar, İslam dinini dünyaya yayacaklardır.
 
c-) Türkler sizlerle savaşmadıkça, onlarla savaşmayınız. İslam Peygamberinin, Türklerin yaptığı kıl çadırdan istemesi ve kıl çadırda bir süre kaldığı da kayıtlarda mevcuttur. Ayrıca; Türklerden bahsederken sürekli olarak Kanturaoğulları demesi araştırmacıları bu yöne sevk etmiştir. Yapılan araştırmalar, Hz. İbrahim’in Mısır’a gittiğini ve orada hüküm sürmekte olan Hikoslar diye kayıtlara geçen Sümer Türk Hanedanı’nın Kantura isimli kızı ile (prenses) evlendiğini, Prenses Kantura’nın daha sonra Hacer adını aldığını ortaya koymuştur. Arap kaynaklarında Kantura’nın Türk Hakanının kızı olduğuna dair pek çok bilgiler mevcuttur. İbnü’l İbri, Kantura’nın hiç tereddütsüz Türk Hakanının kızı olduğunu kaydetmektedir. (Muharrem Kılıç. 119- İbnü’l İbri, Tarihu Muhtarasu’d Düvet Beyrut, s. 14’den nakil) Konuya ışık tutan bir başka kaynak ise, Süryani Tarihçi Ebul Ferec’in “Tarih-i Muhtasar’u-d düvel” isimli kitabının 23. sayfasında da Hz. İbrahim’in Türk Hükümdarının kızı Kantura ile evlendiğini ve Kantura’nın da Hacer ismini aldığına dair ciddi bilgiler vardır. (M.Kılıç 181) İslam Peygamberi Türkleri tarif ederken; “suratları örs üzerinde çekiç ile dövülmüş gibi serttir” “Onlar kıldan çadırda otururlar ve kıldan çarık giyerler” “Onlar çok iyi ata binerler ve at sırtında ok atarlar, kılıç kullanırlar”
 
Toparlayacak olursak: Bilindiği üzere Kemal Atatürk iyi bir okuyucudur. Tarihe, tarihimize ve İslam Dini’ne olan düşkünlüğü bilinmektedir. Atatürk, bu ilgisinden dolayı Türk Soyu’nun izlerini sürmek için Tahsin Mayatepek’i üç yıllığına Meksika’ya Maslahatgüzarı olarak görevlendirmiştir. Mayatepek, ilk iş olarak tarih ve dil üzerinde araştırma yapmıştır. Orta Amerika’da Maya kültüründeki “Güneş Kültü” ve “Güneşe Tapınma Eylemi”nin Orta Asya’daki güneş kültü ile olan ilişkilerini Maya Dili ile Türkçe ve diğer Asya dillerinin ilişkilerini incelemiştir. Mayatepek, araştırma sonuçlarını 14 rapor halinde hem Atatürk’e ve hem de Türk Dil Kurumu’na yollamıştır. Yollanan raporları büyük bir dikkatle inceleyen Kemal Atatürk, Mayaların Türk olduğunu ve kullanılan dillerin de Türk dili olduğuna kanaat getirmiştir. Ayrıca Kemal Atatürk, Mayatepek’in ilerleyen dönemlerde, İslam dini ve onun Önderi hakkındaki yanlış bilgiler verdiğini tespit etmiş; bu sebeple raporların kendisine değil, Türk Dil Kurumu’na gönderilmesini istemiştir.
 
Peygamberimizin her hali ve duruşu dikkat çekicidir. Peygamberimiz ile ilgili ortaya atılan bu iddialar üzerine âcizane bir dizi araştırma yaptım ve edindiğim sonuçları aktarmaya çalıştım, Amacım; İslam Önderi’nin ille de Türk olduğunu iddia etmek değildir. Onun insanlığa gönderilmiş bir uyarıcı, bir kurtarıcı olması; ayrıca Yüce Allah’ın (c.c) Peygamberi ve sevgilisi olması; İslam Önderi’ne inanmamız ve onun izini takip etmemiz için yeterli sebeplerdir. Onu daha çok sevebilmek için başka sebepler aramanın hiçbir mantığı yoktur; ancak yıllar süren bu çalışmalara saygı duyulması gerekir. Zira bu çalışmaların her bir satırında bir özveri, bir emek vardır. Bu sebeple; varılan sonuçlar doğruda olabilir. Görülen o ki; İddiaların güçlü delillere dayandırılması doğruluk oranını bir hayli artırmıştır. Beklentimiz şudur ki; tarihin tozlu sayfalarında insanlardan gizlenen pek çok gerçeğin bir gün, gün ışığına çıkarılmasıdır. Karanlıkta kalan, insanlardan gizlenen tüm gerçekler, gün ışığına çıkıp aydınlanmayı bekler. Karanlığa terk edilen hiçbir gerçek sonsuza kadar gizli tutulamaz.
 
Saygılarımla, Halit Durucan

Yorumlar (26)
.. .. 12.3.2011 17:41
Coşkuyla okuduğum bir yazıydı. Abi ellerine sağlık.
Ayrıca Türk soyu Hazreti Nuh’a kadar dayanmaktadır. Hazreti Nuh’un oğlu Yafes'in Türk adında bir oğlu vardı. Kendisi bizim atalarımızdandır.
Bu yazı için teşekkür ediyorum size,
Allah Türk'ün yanında olsun...

Sedef Kara 12.3.2011 22:27
Yazı için çok teşekkür ederim. İçeriğinden birçok bilgi sahibi olduğum gibi, bir kitap tavsiyeside edinmiş oldum. İlk fırsatta alıp okuyacağım. Sizin de belirttiğiniz gibi Peygamber Efendimize inanmak için başka hiç bir sebebe gerek yoktur ve çok haklısınız hiç bir gerçeğin üstü kapatılmamalıdır. Benim kalben inandığım bir söz var paylaşmak isterim. Gerçeğin kötü bir huyu vardır, asla gizli kalamaz. Ben inanıyorum ki her ne olur ise olsun, gerçeğin üzerinde ki perde kalkar. Umalım ki örtene bir ders olsun.

ayşe kurt 12.3.2011 23:16
Yazılarınızı ayrı bir alakayla okumakta olduğumu bilmenizi isterim. Son derece gurur verici ve bilgi dolu bir yazı okudum. Okadar bilmediyimiz var ki sayenizde öğreniyoruz.
Bilgi dolu yazılarınız için ve büyük emeklerle araştırıp bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederim.
Allah yanınızda olsun, hepimizin yanında olsun, şüpesiz yanımızda elbette.
İyi geceler..

Enes Evci 13.3.2011 11:45
Halit abi sen bu siteye lazımsın abi.
Eline emeğine sağlık

Halit DURUCAN 13.3.2011 14:42
Sevgili Arıkoğlu kardeşim. Türklerin tarihini çok araştırdım. söylediğiniz gibi Hz. Nuh'un oğlu Yafes (Türk) beş kardeşi arasında en yiğidi ve en gözükara olanı idi. Bu sebeple; kabile baskınlarına sadece Yafes'in karşı durması babası Nuh'un dualarını almasına sebep olmuştur. Nuh, Yafes için "Soyun dünyaya yayılsın, Allah'ın dinini yeryüzüne yayasın" mealinde duasının olduğu bilinmektedir. Evet, Hz. Yafes bizim atamızdır. Hz. Adem, insanlığın ilk atası, ikinci atası da Hz. Nuh'tur. Peygamberlerin atası da Hz. İbrahim'dir.

Sedef, Ayşe ve Eneş kardeşlerim, ilginize mazhar olabildiysem ve bir nebze de olsa bazı konularda fikirlerimizi paylaşabilmiş isek bu benim için tek sevinç kaynağıdır. Değerli yorumlarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

.... ..... 13.3.2011 19:21
diğer çoçuklar hangi milletten merak ettim! bu ne ya.. şaka mı?

Halit DURUCAN 13.3.2011 21:37
Evet, bu bir şakaydı Zana. o Kadar merak ettiysen bi zahmet araştırı ver olur mu? O zaman göreceksin kim kimdir.

.... ..... 15.3.2011 15:44
birini tesbit etmişsin diğerlerini de söylemen lazım... benim bildiğim o zamnlarda henüz millet bilinci yoktu...

Halit DURUCAN 16.3.2011 19:22
Zana gümüştekin. Benim birini tespit ettiğimi söylüyorsunuz. Bu konuyla ilgili o kadar çok kaynak var ki, bu kaynaklardan bazılarını zaten makalemde belirtmiştim. Şayet imkanınız var ise bi zahmet o kaynaklara eğil. Ayrıca o tarihlerde millet bilincinin olmadığı düşüncesi sizin kanaatinizdir. Eski çağlardan günümüze insanlarda bir aidiat duygusunun var olduğunu ve kendi mensubu olduğu cemiyeti veya aşireti veya topluluğu ayakta tutabilmek için pekçok uğraşlar verildiği sanırım dikkatinizden kaçmış olmalı. Yüzeysel eleştiri yapmaanız samimiyetimle söylüyorum sizin gibi insanlara hiç yakışmıyor. Benim eksiğim var ise siz tamamlayın. Burada bilgilerimizi paylaşalım diye bulunuoyorum, ama maalesef... İyi akşamlar

.... ..... 17.3.2011 02:03
bu zırvalara mantıklı cevap vermemi istiyorsun! yok Hz Muhammed Türk imiş bilmem yapılan hangi araştırma sonucu.. yok Sümerler has Türk imiş... yok güneş-dil teorisine göre bütün dünya Türk imiş... sen nerdesin bunlara ikna olcak kadar zavallı olur mu insan diyorum bazen ama oluyor... Bu ülkede bunlar resmi olarak savunulduğu için en azından bir dönem çok şaşır mıyorum? ama savunan kalmamıştır diye düşündüğüm olmuşurtur malesef yanılmışım. senn sümerlerin tarihini nerden okuyorsun nerdeyse tarihin ilk devletli toplumlarından bahsediyorsun!! Türklerden bahsediyorsun ne kadar mantıksız... 1. dünya savaşında kafkas cephesinde askerlerle yapılan röportajlarda soruluyor.. siz Türk müsünüz? askerlerin cevapı ne olduğunu biliyor musun? haşa elhamdulillah müslümanız cevapı alınıyor.. sen sen m.ö 7 bin yıl önceye gidip Türkleri arıyorsun şimdi ben seni nasıl kale alayım. ayrıca Osmanlı padışahları ilk dönemlerde kendilerini Bizans imparatoru olarak tanıtıklarını duymuş olman lazım. her neyse insan milliyetçi bakınca gözleri körelir ve tarihi bu günden kurgular ve geçmişi bu güne uydurmaya çalışır.. sen yaptığın bunun en kaba biçimi. yani tutulacak tarafı olsa bir şey diyeceğim ben hala bunları düşünen proplemli zihniyetleyim..

Halit DURUCAN 17.3.2011 14:52
Zana Gümüştekin. Yazdıklarına bir kez daha kısa ve öz cevap verip, konuyu kapatacağım. 1-Ben dünyadaki tüm insanların Türk olduğunu iddia etmedim. Bunu nereden çıkardın bilmiyorum. Sığınacak farklı şeyler yazabilirdin. 2-Ben makalemde Hz.Muhammed'İN (s.a.v) Türk olduğunu iddia etmedim. 3-1.Dünya savaşında sorulan soruya Müslümanız denilmesi zaten Türklerin müslümanlıkla iç içe olduğundan kaynaklanır. O konuyu bilmediğimi zannetme. 4- Yüzeysel ve sırf karalamak amaçlı yorumlarına baktığımda hayretler içindeyim. Senin emeğe saygının olmadığını görüyorum. Yazdıklarımının araştırmacılara ait olduğunu neden anlayamadım. Demekki sen, Kemal Atatürk'ten ve Sümerologlardan daha engin bilgilere sahipsin. Demek ki sen Kutub-i sitteyi ve tüm hadisleri yutmuşsun Brova sana. Senin gibiler oldukça bazı şeyler hiç araştırılmayacak. Sen kendine bir iyilik yap, bu tür yazıları okuma. Görüldüki bu tür yazılar seni aşıyor. Ben beklerdim ki, engin bilgilerinle konuya değişik bir bakışla yaklaşmandı. Ama bunu yapacak bilgini yok. Eleştiri yapmak, karalamak ve emeğe saygısızlık senin yaşam biçimin olmuş. Sen kendi işine bak ve kendi yazılarınla ilgilen. Olurmu Zana kardeş...

.... ..... 18.3.2011 13:36
bir şeyler araştıracaksan bilimi esas al. ortaçağ karanlığına girmişsin o karanlık zihniyetle araştırmadan bahsediyorsun!!! bu yazılar seni aşıyor diyorsun! doğrudur bu yazılar dünyanın hiçbir yanında makul sayılmaz ancak bozuk bir zihniyetin ürünü olabilir.. beni bu anlamda aşıyor doğru..benim yaşam biçimim hakında yorum yapıyorsun karalama yaptığımı idaediyorsun, zaten yazdıkların kapkara daha ne kadar karalıyabilirim ki. bilgi eksikliğinden bahsediyorsun ama cehalet fışkırıyor yazından ve yorumlarından tabi ne kadar farkındasın şüpeli... sümerog olarak.." M.İlmiye Çığ" okursan olacağı budur birde tarihi Murat Bardakçı'dan okudun mu her yerde Türk görmen süpriz değil.. baştaki yorumumda ifade ettim yazını kale almadığı mı? benim için bu problemli zihniyet bu seni rahatsız etsede durum bu... ortaçağdan çık insanları olguları miliyetsel olarak görmekten önce gerçeklikleriyle algılamaya çalış bu benim önerim.. sen tartışmak istedikçe benim cevaplarım vardır... no proplem

Halit DURUCAN 18.3.2011 20:58
Zana Gümüştekin. Seni cehaletinle başbaşa bırakıyorum. Bir daha benim yazılarımla ilgilenme. Sen emek düşmanı bir kişi olduğunu ortaya koşmuşsun. Konu altında ezildiğinin farkında bile değilsin. Seni muhatap alıp yorumlarına hiçbir surette cevap vermeye gerek görmüyorum. Allah seni doğruları görmeye yöneltsin. Bu surette engin bilgilerinle bizleri cehaletin karanlığından ancak sen kurtarabilirsin. Haydi şimdi selametle kal. Güle güle kardeş...

.. .. 19.3.2011 15:09
"Türk" kelimesi neden bu kadar rahatsız ediyor sizi Zana?

.... ..... 19.3.2011 22:07

ne diyeyim uzatmak istemiyorsan sen bilirsin tartışmak istersen her daim burdayım!!!! şu kardeş lafıda itici, bana karşı kulanmasan iyi olur .

.... ..... 19.3.2011 22:14
mustafa; Türk kelimesinden rahatsız değilim, benim rahatsız olduğum şu; tarihi geçmişi, bugünden dizayn etmek bu gününden geçmişi yazmak olgusudur. ve tarihi milliyetçi temelde bakmak, biliyoruz ki milliyetçilik Fransız ihtilaliyle gelişen bir akım dolasıyla bütün tarihi sanki ulusların tarihi olarak verirsek hem bilimin dışına çıkarız hemde halkları birbirinden uzaklaştırırız benim kaygım bu.. ama sen istediğin gibi inan ... evet ben Türk işçi- emekçilerinden zere kadar rahatsız değilim ama devletten rahatsızım. ama bütün devletlerden de rahatsızım umarım cevap verebidim...

Halit DURUCAN 19.3.2011 22:23
Zana Gümüştekin. Sen Türk kelimesinden rahatsız olduğun gibi kardeş kelimesinden de miden bulanıyor. Sen bunalımların adamı olmuşsun. Sana kardeş derken samimi idim. Bfradaki insanları kardeş olarak görüyordum ama sen bu kelimeye bile layık olmadığını ortaya koydun. Hadi şimdi yürü git işine!!!

.... ..... 19.3.2011 22:39
bak şimdi hem çirkefleşiyorsun, hemde hadini aşıyorsun. kaçıp gitmiştin ne oldu bir yerden fişteklendin mi? geri gelme ihtiyacı duydun... ben sana tartışmak istiyorsan uslubunca tartışırım dedim ama sen dangalaklaştın iyice ... mustafa'nın sorusuna verdiğim cevaptan çıkardığın sonuca bakılırsa senin beyin hücrelerinde problem var ...

"Hadi şimdi yürü git işine!!!" bu cümleyi yedirim sana örümcek beyinli, klavya başında öyele salamak kolay sen fikirsiz ukala... hadini bil!!!

tpışırı kırlrı 19.3.2011 22:41
zana bağnazlardan uzak durmak gerekir

Halit DURUCAN 19.3.2011 22:52
Teyfik Emre denilen şahıs. Seni de rahatsız eden birşey var galiba. Boyutunu aşacak konulara maydanoz olma. Başkalarına yalakalık yapmak pek yakışmış sana. Aferin!!

Halit DURUCAN 19.3.2011 22:53
Zana Günüştekin dangalak galiba senin soy adın. Çirkeflik ise elbisen olmuş. Tartışmak konusuna gelince senin gibilerle her ortamda tartışabilirim ancak benim kardeş kelimesini bile yobazca ret ettiğine gire proplemli olan sensin. Bu konuda az bi düşün istersen. Kim dangalak kim çirkef!!!

tpışırı kırlrı 19.3.2011 22:56
haurisi diyor ki
çok bilge olmak istemeyin,ılımlı bilge olmak isteyin.

.... ..... 19.3.2011 23:03
"Zana Günüştekin dangalak galiba senin soy adın.Çirkeflik ise elbisen olmuş" ama ben eminim sen kesin dangalaksın çünkü bu kadar insan dengesiz yazınca ne denir.. yobazca retmişim, ben seni her türlü red ederim antrikot.. kardeş olmadanda insanlar medeni ilişki geliştirebilir ama senin kardeş demen beni rahatsız ediyor... bunu anlamak okadar zor değil... sen uslubuna dikat etmediğin sürece haketiğin şekilde seni muhatap alırım...

Halit DURUCAN 19.3.2011 23:24
Ben seni hiç bir surette muhatap kabul etmem. Sen kendi engin bilgilerinle insanlara fayda sunmaya, kardeş diyenlere dangalak demeye devam et. İnsanlar, medeni şekilde bilgi paylaşırlar. Eksikler medeni üsluplar dairesinde tamamlanır. Görülen o ki tüm yorumlarına bakabilirsin. Polemik olan bu konuda kim haklı kim haksız. Sen, kendini engin bilgilerin tepesinde görüyorsun. Araştırma yapanları bile yermeye çalışıyorsun. Diyorum ki; madem tüm kaynakların tepesindesin, onları çürütecek birşeyler üret. Üret ki eksikler tamamlansın. Antrikot kelimesini aynen iade ediyorum.

Halit DURUCAN 20.3.2011 15:38
Sayın Ağanoğlu. Kaliteli insanların bulunduğu ortamlarda, bilgi paylaşımının önemine inanarak bu siteye gelmiştim. Ancak ne acıdır ki, insanların fikirlerine (yanlışta olsa) tahammül edilmiyor. Konu hakkında herhangi bilgisi olmayanlar bile sırf eleştiri olsun diye eleştiri yapıyorlar. Eleştirilere karşı değilim; ancak seviyeli olduğu takdirde tüm eleştirilere saygılıyımdır. Ne var ki, eleştiriler kişiselleştiriliyor, aşağılık haller alıyor. Yazı hakkındaki düşünceleriniz için teşekkür ediyorum. Yorumunuzdaki tüm dileklerinize (amin) diyerek katılıyorum. Allah yardımcınız olsun.

.... ..... 21.3.2011 11:39
başkasının yorumuna cevap verince 'dedikodu' çekiştirme nasıl bir düzey... usluptan bahsediyorsun.. önce ettik olarak tartışmayı yürüt.. evet seni eleştirdim ağı eleştirdim, ama uslup olarak sen nasıl yaptıysan bende ona karşılık verdim... gene veririm.. her şey sana bağlı..


İçeriği Paylaş

Arkadaşını davet et
Adınız Soyadınız:
Arkadaşınızın e-mail adresi:

Popüler Yazarlar
   YazarPuan
1 .. .. 7072
2 Eyyup AKMETİN 5321
3 Firari Fırtına 5017
4 Mustafa Ermişcan 4444
5 Hasan Tabak 4127
6 Nermin Gömleksizoğlu 3724
7 Ömer Faruk Hüsmüllü 3673
8 Uğur Kesim 3484
9 Sibel Kaya 3426
10 Hep de Böy 3206

Bu Nedir? - En Popüler 100 Yazar




Özgür Roman

Romanlar- Hikayeler - Denemeler - Senaryolar - Çocuk Kitapları - Şiirler - Günlükler - Yazarken - Röportajlar - Forum - Biz Kimiz? - RSS

Çevrimiçi Kullanıcı Sayısı:17274 
 Özgür Roman üyelik sözleşmesi için tıklayınız 

© Özgürroman 2008 - 2011 - info@ozgurroman.com