……sa AŞIKsınız!..
Gittiğin her yer, baktığın her şey, tüm hayallerin, tüm düşüncelerin, ruhun, yüreğin sadece O’nunla anlam kazanıyor, O’nunla heyecanlanıyor, O’nunla güzelleşiyorsa; Onsuzlukta hepsi anlamını yitiriyor, yalnızca işkenceye dönüşüyor, kendini koskoca bir boşlukta hiçlik sonsuzluğuna yuvarlanan bir kütleden ibaret hissediyorsan kelimenin tam anlamıyla değil, yüreğinin tam anlamıyla seviyorsunuzdur…
Daha önce asla yapamam dedikleriniz yapıyor, söyleyemeyeceklerinizi söylüyor, sevmediğiniz şeyleri seviyorsanız O’nunla; kendinizi tanımakta zorlanıyor, her geçen gün O’na benziyor, onsuz bir hayatı düşünemiyor, düşündüğünüzde hayat, hayat olmaktan çıkıyor, zehir oluyorsa…
O’ndan gelen bir adım, size hesapsızca on adım attırıyorsa; bir tebessümü kahkahaya dönüşüyorsa sizde; bir dokunuşu sizden ona koskoca bir kucaklaşma olarak dönüyorsa; bir tek güzel sözü için, tüm sevda sözlerini O’nun yüreğine bırakabiliyorsanız…
Hatanız ya da yanlışınızda bir özürle işi kurtarmak değil de pişmanlıktan, ölümlerden ölüm beğeniyor; gururunuzu, onurunuzu ayaklar altına alıp affınız için yalvarabiliyorsanız köpekler gibi; aylarca belki de yıllarca affedildiğini görmek ya da hissetmek için ölüm ve hayat denizinde kah ölüme kah hayata yaklaşarak çırpınıyorsanız boğulmamak için ve tüm bunlara rağmen içinizde nefret adına bir dirhem bir şey oluşmuyor; O’nun affını, sevgisini, dönüşünü ümit ediyorsanız hala…
O’nun bir hatası, bir yalanı, bir yanlışı sizi mahvediyor, yüreğinizi kanatıyor, hayallerinizi yıkıyor; fakat en ufak özründe, tebessümünde, dokunuşunda her şeyi unutup tekrar dirilebiliyor, tekrar dünyalar sizin oluyorsa…
O’na söylediğiniz hiçbir sevgi sözü yetmiyor; cümleler, sözcükler yetersiz kalıyor; sevginizi sözcüklerinizle, şiirlerinizle, sözlerinizle anlatamadığınızı düşünüp yüreğinizi söküp yerinden avuçlarına bırakmak istiyorsanız yüreğinizdeki değerini, yerini, sevgisini görmesi, hissetmesi için…
Dondurucu kış soğuğunda içinizi O’nunla ısıtıyor, kavurucu yaz sıcağında O’nunla serinletiyorsanız; yüreğinizi, hayatınızı çekilmez hale getiren tüm maddi-manevi yükleri O’nun varlığı ile hafifletiyor; geleceği dönük hiçbir planınız, düşünceniz, hayaliniz O’nsuz değilse; hayatınızı, hayallerinizi hep O’nunla tasarlıyorsanız…
Baharın tüm güzelliğine, canlanan doğanın tüm neşesine, güneşin insanın içini ısıtan sıcaklığına, rüzgarın insanın tenini okşayan ılıklığına rağmen; Onsuzlukta, O’nu kaybettiğinde bu gibiyse tenin, anlamsızsa bakışların, duracak gibiyse yüreğin, ilgilendirmiyorsa hiç kimse seni, koskoca evrende hiçliği ve anlamsızlığı yaşıyorsanız; ölüm ve hayat çizgisi diye bir şey yoksa artık zihninizde; hayatın yükünü omuzlarınızda değil, kendinizi hayat için bir yük, bir fazlalık gibi hissediyorsanız…
Siz AŞIKSINIZ o zaman!..
Aşk, yaşattığı mutluluğun bedelini; acı çektirerek, gözyaşı döktürerek alırmış. Belki de bu bedeldir o yaşanan duygulara “aşk” diyebilmenin adı. Bir ispattır acıyı yüreğin her an duracakmış gibi hissetmek, yanmak, kavrulmak, yaşamaktan çok ölmeyi istemek, geceyi-gündüzü gözyaşlarına boğmak… İşte bu ağır bedeli ödeyebildiğiniz zaman, tüm bunlara: acıya, ölüme, gözyaşına, tebessüm edememeye, kendini unutmaya, sadece O’nu var etmeye devam ettikçe, katlandıkça, dayandıkça “aşığım” diyebilmeyi hak ediyordur insan. Karşısındakine daha doğrusu içindekine “aşkım” diyebilme hakkına sahip olabilir. Sevmenin sözcüklerden, beden tatmininden, hoşlanmaktan, boşluk doldurmaktan ibaret olmadığını ancak tüm bunlardan sonra hisseder ta iliklerinde, hücrelerinde insan…
Her şeyin bir bedeli vardır. Aşkın bedeli de yaşattığı acılardır. O acılardır sevgiyi aşka dönüştüren. Değerini artıran, ölümsüzleştiren…
……………………………………………
|